Türkiye, yüzyıllardır birçok medeniyetin merkezi olmuş, jeopolitik konumu, tarihi birikimi ve stratejik gücüyle sadece bölgesinin değil, küresel dengelerin de en önemli aktörlerinden biri olarak öne çıkmıştır. Bugün geldiğimiz noktada ise ülkemiz, yeni bir dönemin eşiğinde; siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan kritik kararların arifesinde durmaktadır. Bu dönemin en temel gerçeği şudur: Artık hiçbir mesele tek bir ideolojinin, tek bir partinin ya da tek bir bakış açısının sınırları içinde çözülemez. Devlet aklı, millet iradesi ve siyasi vizyon, ortak akıl zemininde birleştiğinde geleceğin Türkiye’si gerçek anlamda inşa edilebilir.
⸻
Liderliğin Sağladığı İstikrar: Türkiye’nin En Büyük Kazanımı
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, uzun yıllardır Türkiye’nin yönetiminde sergilediği güçlü liderlik ve vizyoner bakış açısıyla ülkeyi sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de söz sahibi bir aktör haline getirmiştir. Altyapıdan savunma sanayisine, dış politikadan enerji güvenliğine kadar atılan stratejik adımlar; sadece bugünün değil, gelecek on yılların Türkiye’sini şekillendiren hamleler olmuştur. Bu güçlü liderlik sayesinde Türkiye, birçok ülkenin sarsıldığı küresel kriz dönemlerinde dahi ayakta kalmayı, bölgesinde belirleyici bir rol oynamayı başarmıştır.
Ancak siyaset, durağan değil; sürekli değişen dinamiklere sahip bir alan… Cumhurbaşkanımızın liderliğinde elde edilen bu kazanımlar, önümüzdeki dönemde daha da güçlenerek sürdürülmek isteniyorsa, artık tek başına liderlik yeterli değildir. Toplumun tüm kesimlerinin sesini duyan, siyasetin her rengini kapsayan bir ortak akıl vizyonu ile bu başarılar kurumsallaştırılmalı ve kalıcı hale getirilmelidir.
⸻
Yeni Dönemin Siyasi Gerçeği: Rekabet Artacak, Sorumluluk Büyüyecek
Önümüzdeki süreç, Türk siyaseti açısından geçmişe kıyasla çok daha hareketli ve çekişmeli geçecektir. Siyasi yelpazede yeni partilerin doğması, mevcut partilerin ideolojik pozisyonlarını yeniden tanımlamaya başlaması ve seçmenin beklentilerinin hızla değişmesi, geleneksel siyaset anlayışının sınırlarını zorlayacaktır. Bu da siyaset kurumuna büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Artık mesele, bir partinin diğerine üstün gelmesi değil; ülkenin geleceği için nasıl ortak paydada buluşulabileceği meselesidir. Çünkü toplum, siyasi çekişmelerden ziyade çözüm odaklı iş birliklerini görmek istemektedir. Halkın beklentisi, farklı görüşlerin çatışmasından değil, bu farklılıkların ortak faydada birleşmesinden doğacak sinerjidedir.
⸻
Ortak Platform İhtiyacı: Yeni Bir Siyasi Kültürün İnşası
Türkiye’nin geleceğine dair en güçlü adım, tüm siyasi partilerin temsilcilerinin bir araya gelerek, ideolojik farklılıklarını bir kenara bırakıp ülkenin temel sorunlarını tartışabileceği bir ortak platformun inşa edilmesidir. Bu platform, bir seçim ittifakı ya da geçici bir birliktelikten öte, bir devlet politikası anlayışıyla hareket eden ve “ortak akıl merkezli siyaset” ilkesini benimseyen kalıcı bir yapı olmalıdır.
Bu çalıştay benzeri yapının temel hedefleri şunlar olabilir:
• Ekonomik Sorunlara Ortak Çözümler: Enflasyon, istihdam, gelir dağılımı ve yatırım gibi alanlarda tüm partilerin önerilerinin masaya yatırıldığı, farklı görüşlerin sentezlendiği bir ekonomik vizyon planı hazırlanabilir.
• Kurumsal Reformların Belirlenmesi: Yargıdan eğitim sistemine kadar uzanan temel yapısal konularda geniş bir mutabakat zemininde ortak reform önerileri geliştirilebilir.
• Toplumsal Barışın Güçlendirilmesi: Kimlik, inanç, yaşam biçimi gibi konularda siyasetin dili kutuplaştırıcı değil, bütünleştirici bir noktaya taşınabilir.
• Dış Politikada Ulusal Çizginin Korunması: Parti farklılıklarının ötesinde, Türkiye’nin çıkarlarını merkeze alan bir dış politika vizyonu üzerinde uzlaşılabilir.
Böyle bir platform, siyaseti yalnızca seçim kazanmaya odaklı bir yarış olmaktan çıkarır; ülkenin ortak geleceğini şekillendiren bir ortak akıl arenasına dönüştürür.
⸻
Ekonomik Gerçeklerle Yüzleşmek: Siyasi Rekabetten Önce Ortak Akıl
Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri olan ekonomi, artık siyasal rekabetin bir malzemesi olmaktan çıkarılmalıdır. Enflasyonun düşürülmesi, üretim kapasitesinin artırılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve gelir adaletinin sağlanması gibi temel meseleler, parti farklılıklarının ötesinde, tüm siyasetin ortak paydası haline gelmelidir. Çünkü ekonomik istikrar olmadan, hiçbir siyasi vizyon kalıcı olamaz.
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bugüne kadar atılan kararlı adımlar, ülkenin makro ekonomik direncini güçlendirmiştir. Ancak küresel krizlerin etkisiyle daha karmaşık hale gelen ekonomik dengeler, geniş bir istişare ve ortak akıl mekanizmasıyla ele alınmalıdır. Tüm siyasi aktörlerin fikirlerini sunduğu, akademi ve iş dünyasının katkı verdiği, sivil toplumun görüş bildirdiği ekonomik çalıştaylar, bu anlamda önemli bir dönüm noktası olabilir.
⸻
Siyasetin Geleceği: “Kazanan” Değil, “Kazandıran” Anlayış
Yeni yüzyılın siyaseti, yalnızca kazanan partilerin değil; ülkeye kazandıran fikirlerin dönemi olacaktır. Artık iktidar olmak tek başına bir başarı değil; ülkenin sorunlarını çözebilecek geniş mutabakat zemini oluşturmak en büyük siyasi güç olacaktır. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği, bu zemini inşa etmek için en büyük avantajdır. Ancak bu avantaj, farklı görüşleri aynı masa etrafında buluşturan bir vizyon siyaseti ile anlam kazanır.
Siyaset, rekabetin değil, birlikte üretmenin, birlikte inşa etmenin aracı olmalıdır. Bu anlayışın yerleştiği bir Türkiye, hem iç politikada istikrarı sağlar hem de küresel arenada çok daha güçlü bir aktör olarak yoluna devam eder.
⸻
Sonuç: Birlikte Yürürsek Gelecek Bizim Olur
Bugünün Türkiye’si, güçlü liderliği ve kararlı yönetimi sayesinde çok zorlu süreçleri başarıyla geride bıraktı. Ancak yarının Türkiye’si, sadece liderliğin değil, birlikte düşünmenin, birlikte üretmenin ve birlikte hareket etmenin başarısı üzerine inşa edilecektir.
Artık siyaset kurumunun en büyük görevi; farklılıkları bir araya getirmek, ideolojik duvarları yıkmak ve ortak geleceğimiz için el birliğiyle çalışmaktır. Bu, sadece bir tercih değil; gelecek nesillerin refahı, devletin bekası ve milletin huzuru için bir zorunluluktur.
Türkiye’nin potansiyeli, hiçbir siyasi partinin tekelinde değildir. Bu potansiyel, birlikte hareket eden, ortak hedeflerde buluşan bir milletin elindedir. Şimdi bu potansiyeli gerçeğe dönüştürme zamanı…
⸻
✍️ Halil Gökmen Atılan
