Hüseyin Sağlık

Hüseyin Sağlık

28 Temmuz 2024 Pazar

Sicariilerden Günümüz Terör Devletine

Sicariilerden Günümüz Terör Devletine
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Eski terörizme” dair sahip olduğumuz bilgiler çağın gereksinimlerini karşılamayacak düzeyde hükümsüz görülmüş olacak ki, terörizmi tanımlamak için yeni bir çerçeveye ihtiyaç duyulmuştur. Terörizm terimi ilk defa Fransız ihtilalinde ortaya çıkmış olsa da, insan kadar eski bir tarihi vardır. Birbiriyle alakası olmayan farklı terörist gruplarını teşvik eden parametreler değişiklik gösterebileceği için, tek bir terörizm tanımından bahsetmek mümkün değildir. Buna ilişkin olarak. Araştırmalarına göre, terör eylemlerinin farkılı gruplarda %83.5 şiddet, %65 siyasal hedefler, %51 korkutma veya sindirme amaçları bulunmaktadır.

Walter Lacqueur, 1798 yılında, Fransız Akademisi Sözlüğü’ nde terörü bir “sistem” veya “terör rejimi” olarak tanımlamıştı. Terörizmi bir savaş stratejisi olarak düşünmenin daha uygun olacağını belirtirlerken, teröristler tarafından uygulanan yöntemlerin standart askeri stratejilerle benzerlik gösterir. Potansiyel kurban olarak Sivil halk dolaylı stratejinin aracıdır. Eski çağlarda teröristler şehir meydanlarında ya da günün en yoğun saatlerinde pazarlara doluşan halkın gözleri önünde kurbanlarına saldırırken, günümüz de şehirlerin popüler bölgelerinde bombalı saldırılar, canlı bombalar ya da aniden belirip yoldaki yayaları ezen kamyonlarla saldırılar düzenlemektedir. Tarihten bugüne terörizmin işleyiş sürecinin aynı kaldığını, sadece kullanılan araçların ve mekânların değişikliğe uğradığını görebiliriz.
.

Birinci yüzyıl başlarında, Romalılar imparatorluklarını yeni kurulmuş İsrail devletine doğru genişletmeye başladılar. Romalılar Yahudilere karşı topyekün saldırı başlattılar ve Kudüs’ ü ele geçirdiler. Yahudilere getirilen vergi ve nufüs sayımları yükümlülükleri karşısında kendilerini aşağılanmış hissediyorlardı. Sicariiler, diğer bir adıyla Zelotlar, Yahudi halkının ulusal ve dinî yaşamının Roma yönetiminden bağımsızlaştırılmasını savunan şiddet yanlısı bir tarikat olarak ortaya çıkmıştır. Sicarii “hançerle öldüren” anlamına gelir. Üyeleri pelerinlerinin içinde gizlice taşıdıkları hançerlerle Yahudi aleyhtarı veya Yahudi karşıtı Romalı sivilleri bıçaklıyorlardı.

Özellikle festival zamanlarını tercih ediyorlardı. Bu sayede halkın arasına karışarak, giysilerinin altına gizledikleri kısa hançerleri düşmanlarına saplayabiliyorlardı. Romalılar düşmanlarını gözetlemeye başlamış, en yakın arkadaşlarına bile güvenmez olmuşlardı.

Sicariilerin de birincil hedefi insanlara korku vermek, halkı etkilemek ve güvensizlik aşılayarak toplumu kontrol altına almaktı. Öldürdükleri kişiler elbette ki Sicarii karşıtlarıydı, fakat Sicariilerin asıl motivasyonu düşmanlarını yok etmek değildi. Kurbanları sembolikti; daha geniş kitleleri korku, endişe ya da telaşa sürüklemek için kullanılan şiddetin esas bileşenlerinden biriydi her biri.

Birinci Dünya savaşından 1948 yılına kadarki süreçte Yahudiler, filistin topraklarında kurdukları terör örgütleriyle aynı yöntemleri izlediler. Haganah, İrgun ve lehi adlarında kurulan terör örgütleriyle Filistinli halkı ve İngiliz mandasını hedef almışlardır. Uyguladıkları şiddet yöntemleri ile Filistin halkının topraklarını gasp edip, İngiliz manga yönetimini de bertaraf etmişlerdir. İsrail devleti de bu örgütlerin yöneticileri üzerinden kurulmuştur.

Ve terör devletleşmiştir.

Uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Filistinlilerin topraklarını tarihsel süreç içerisinde sistematik bir şekilde işgal ve ilhak eden İsrail’e karşı Hamas’ın askeri kanadınca 7 Ekim 2023 tarihinde ani bir baskın gerçekleştirilmiştir. Bu baskın sonrasında İsrail güçleri tarafından Gazze’ye düzenlenen askeri harekât, konvansiyonel saldırı ve işgal girişimi tüm dünya tarafından endişe ile takip edilmektedir.

İsrail’in yoğun bombardımanı ile başlayan hava saldırıları neticesinde bebekler ve kadınlar başta olmak üzere on binlerce sivil hayatını kaybetmiştir. Hastaneler, okullar, camiler, kiliseler ve masum sivil yaşam alanlarının bombalanmasıyla su, elektrik, gıda ve sağlık hizmeti gibi temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılan yüzbinlerce insan göçe zorlanmaktadır.

Filistinlilerin yaşadığı yerlerin altyapısını hedef alarak bölgeyi yaşanmaz hale getiren ve soykırıma varan saldırıları seyreden ülkelerin yöneticileri ve sivil toplum örgütlerinin daha fazla insiyatif alarak saldırıların durması için çeşitli diplomasi kanalları ve yaptırımları gündeme almaları elzemdir. Bu sorunun başka çatışma ve savaşlara da gebe olduğu, giderek büyüyen ateşin bölge ve dünya barışı için ciddi riskler içerdiği gerçeğinin bilincinde olunması gereklidir.

Ayrıca geçmişte uluslararası alanda düşünce özgürlüğü ve insan hakları adı altında ülkemize yönelik yapılan haksız, yanlı, temelsiz, yanlış bilgiye dayalı eleştirilerin, siyasi ve yapay olduğunu olduğunu açıkça görebiliyoruz. Özellikle Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin İsrail-Filistin meselesine yaklaşımlarındaki çarpıklık, samimiyetsiz ve ikiyüzlü yaklaşımlar olarak tarihe geçmektedir.

Filistin topraklarında uzun zamandan beri uluslararası hukuk ihlal edilmektedir. Şimdi ise Gazze Şeridi’ndeki insanların tümden yerlerinden edilmeleri ve soykırıma maruz kalmaları ile karşı karşıyayız.

  1. yüzyılda dünyanın gözü önünde yaşanan işgal, sürgün, soykırım ve katliamlar tarihte bir utanç tablosu olarak yer alacaktır.

Hayatlarını kaybeden Filistinlilere Allah’tan rahmet diler, ata yurtlarında işgal altındaki Filistin topraklarında özgürlük ve yaşam mücadelesi veren mazlum Filistinlilerin acısını yürekten paylaşıyorum. Dünyanın gözü önünde yapılan bu soykırım tüm insanlığın utancıdır.

Devamını Oku