DHA Görüntülü Yurt Haber Bülteni – 6
1) BAKAN TUNÇ'TAN 'YENİDOĞAN ÇETESİ' AÇIKLAMASI
KARABÜK'te konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 'Yenidoğan Çetesi' ile ilgili, "Suçlular bakımından yaklaşık 1 yıllık bir araştırma ve soruşturmanın neticesinde 26 Nisan 2024 tarihinde soruşturma kapsamında 47 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 4'ü doktor, 18'i hemşire, 112 personelleri de var içerisinde, hastane görevlileri de var. Toplamda 22'si tutuklandı. 11 doktor olmak üzere, 25 kişi hakkında da adli kontrol kararı verildi" dedi.
AK Parti Karabük İl Başkanlığı'nın 8'inci Olağan Kongresi'ne katılmak için Karabük'e gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 100. Yıl Kültür Merkezi'ndeki kongre sonrası gündeme dair gazetecilere açıklama yaptı. Bakan Tunç, 'Yenidoğan Çetesi' ile ilgili, "2023 yılının 27 Mart tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) bir vatandaşımızın ihbarıyla başlayan bir süreç oldu. İstanbul'daki bazı hastanelerde, özel hastanelerde yenidoğan yoğun bakım üniteleriyle ilgili olarak bir şikayet meydana geldi. Özellikle yenidoğan bakım ünitelerinin işletilmesiyle ilgili maddi çıkar sağlandığını ve bebeklerin ölümüne neden olunduğuna ilişkin ihbarlar neticesinde bir soruşturma başlatıldı. Hem bunu Sağlık Bakanlığımız, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne ilettikten sonra, İl Sağlık Müdürlüğümüzle gecikmeksizin hem idari soruşturma başlattı, hem de adli soruşturma olarak Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Kolluk güçlerimiz, mali şube, birtakım araştırmalar yaptıktan sonra soruşturma derinleştirildi. Yani konunun hem maddi menfaat sağlama, hem de bebeklerin ihmal suretiyle ölümüne neden olma suçlamasıyla soruşturma derinleştirildi. Bu süreç içerisinde tabii teknik takipler, dinleme, ceza mahkemesi kanunumuzun 135 ve 140 maddeleri çerçevesi içerisinde deliller toplandı. Bu deliller toplanırken savcılığımız sağlık müdürlüğü hep irtibatlı oldu" dedi.
47 GÖZALTI
Soruşturmanın gizli yürütüldüğünü belirten Bakan Tunç, "Soruşturma gizli ama bebeklerle ilgili bir risk ortaya çıktığında da bu hemen ilgili sağlık müdürlüğüne bildirilerek onların korunması, onların hayata tutunmasıyla ilgili olarak da titiz davranıldı ve bu anlamda tespit edilen suç kayıtları ve tespit edilen suçlar bakımından, suçlular bakımından yaklaşık 1 yıllık bir araştırma ve soruşturmanın neticesinde 26 Nisan 2024 tarihinde soruşturma kapsamında 47 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 4'ü doktor, 18'i hemşire, 112 personelleri de var içerisinde, hastane görevlileri de var. Toplamda 22'si tutuklandı. 11 doktor olmak üzere, 25 kişi hakkında da adli kontrol kararı verildi. O günden bu yana iddianameyle ilgili hazırlıklar devam etti ve bu süreç içerisinde iddianame hazırlığı tamamlandıktan sonra da, iddianame Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma bu, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne iddianame sunulmuş durumda" diye konuştu.
SAVCIYA TEHDİTE SORUŞTURMA
Olayla ilgili iddianamenin hazırlanmasının ardından, soruşturmayı yürüten savcıya yönelik tehdit olayından da bahseden Bakan Tunç, "Tabi soruşturmayı yürüten bir savcıyla ilgili olarak kamuoyuna yansıyan bir tehdit durumu oldu. Onunla ilgili de ayrıca soruşturma açıldı. Hiç kimse yargı mensuplarımızı bu şekilde tehdit edemez ve korkutamaz. Yargı mensuplarımız, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı çerçevesi içerisinde görevlerini yaparlar. Görevlerini ifa ederken hiçbir kimseden çekinmezler. O nedenle o kapsamda da özellikle yargı görevini etkilemeye yönelik ve savcımızı tehdide yönelik, soruşturmayı yürüten savcıyı tehdide yönelik kişiler hakkında da bir soruşturma açıldı. O soruşturma da bir yandan devam ediyor. Şu anda mahkeme iddianameyi değerlendirme aşamasında, değerlendirdikten sonra iddianamedeki iddialar kişiler, yargılanan, yargılanması istenilen kişiler kamuoyu tarafından görülmüş olacak. Ama şu anda bekleyeceğiz. İddiaların neler olduğu suç kayıtlarının neler olduğu ve delillerin neler olduğunu elbette ki mahkeme iddianameyi kabul ettikten sonra görebileceğiz" şeklinde konuştu.
'KARARLILIĞIMIZDAN KESİNLİKLE ZERRE TAVİZ VERMEYİZ'
Bakan Tunç, sorumluların hesap vermesi konusunda karar olduklarını ifade ederek şunları söyledi:
"Burada şunu ifade etmek istiyoruz. Özellikle ben bir baba olarak şunu ifade etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir zaman gerek kamu hastanelerinde, gerek özel hastanelerde bebeklerin ölümüne müsaade etmez. Bu anlamdaki kararlılığımızı sürdürmeye devam ederiz. Başından beri bunu devam ettirdik ve bundan sonra da edeceğiz. Özellikle maddi menfaat uğruna unvanları ne olursa olsun. İster doktor olsun. Bunlar eğer bebeklere yönelik böyle bir ihmal suretiyle de olsa sadece maddi menfaat için bu tür çıkar sağlamaya yönelik bir durum söz konusuysa bunun hem idari soruşturmasını sonuna kadar yaparız. Hem de yargı o suçu işleyenlerle ilgili gerekli soruşturmayı ve yapar ve yargı önüne koyar. Dün de Sayın Cumhurbaşkanımız Sağlık Bakanımızla birlikte bizleri kabul etti ve orada da bu soruşturmanın, titizlikle devam etmesini ve varsa sorumlular bu konuda bebeklerin ölümüne yol açan bir durum söz konusuysa gerek idari, gerek adli ne gerekiyorsa yapılması konusundaki kesin kararlılığını da ifade etti. Bu kişilerin yargı huzurunda hesap vermelerini istedi. Bu anlamda da zaten süreç devam ediyor. Önümüzdeki günlerde Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu konudaki iddianameyi değerlendirme hususunu hep beraber takip edeceğiz ve kabul edildikten sonra da gizlilik ortadan kalkacak ve kamuoyu bu iddialarla ilgili olarak suçlamaları ve suçlanan kişileri de görmüş olacak. Temennimiz bu sürecin hızlı bir şekilde sonuçlanması ve yargı sürecinde de varsa sorumluların hesap vermesi bu konudaki kararlılığımızdan kesinlikle zerre kadar taviz vermeyiz."
BAKAN TUNÇ, KILIÇDAROĞLU'NUN SÖYLEDİĞİ SÖZLER KABUL EDİLEMEZ
CHP'nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözleri ilgili konuşan Adalet Bakan Yılmaz Tunç, "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediği sözler bir kere kabul edilemez. Çok çirkin sözler, hakaret içeren, bir ana muhalefet genel başkanlığı yapmış bir kişiye yakışacak sözler değil, terbiye dışı sözler. Türk Ceza Kanunumuza göre hakaret suçtur. İfadelere bakıldığı zaman zaten bu konuda avukatlar da gerekli suç duyurusunda bulunmuşlardır. Bu suç duyurusu neticesinde soruşturma izni konusu elbette ki bakanlığımıza gelecektir. Bunu değerlendireceğiz. Bu anlamda özellikle siyasetin temiz bir dille yapılması lazım. Yani bu noktada çirkin bir dille karalayıcı bir üslupla siyaset yapmanın, o siyaseti yapanlara da bir faydası yok. Yani kendi siyasi partisindeki durum nedeniyle belki gündemde kalmak için Sayın Cumhurbaşkanımıza yakışıksız, çirkin ve terbiye dışı sözlerle hakaretler ediyorsunuz. Bunu kendinizi gündemde tutmak için yapıyorsunuz ama bunlar suçtur. Kimsenin Türk Ceza Kanunu karşısında kanunlar karşısında bir ayrıcalığı yok. O nedenle bu konuda zaten avukatlar gerekli başvuruyu yaptılar. Bunlar değerlendirilecek ve bu suç içerikleriyle ilgili olarak bağımsız yargı önünde elbette ki önceki dosyalar da var. Yani çok sayıda hakaret dosyası var. Dolayısıyla mahkemenin davetine icabet etmemek, ben Türk Mahkemelerini takmıyorum demek de bir siyasetçiye yakışmaz. O nedenle sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan bu hakaretleri kabul etmemiz mümkün değil. O bu ülkeye 22 yıldan bu yana, dünya siyaset tarihine giren ve bizim demokratik siyasi hayatımızda görülmemiş bir başarıyı gösteren ve ömrünü milletine adayan bir liderdir. Dolayısıyla ona hakareti hukuk da kabul etmez. Millet de kabul etmez. Ona o çirkin sözleri sarf edenler millet nezdinde kaybetmeye devam ederler" dedi.
YARGI PAKETİYLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması için hazırlanan yargı paketindeki 'Casusluk' bölümüyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Bakan Tunç, "9'uncu yargı paketi, önceki yasama yılında henüz kanunlaşamayan ve bu yasama yılına intikal eden bir pakettir. Onunla ilgili şu anda Meclis Genel Kurulu'nun gündeminde komisyondan geçmişti. Bir de ayrıca 22 maddelik Anayasa Mahkememizin iptal kararları ve noterlik kanunuyla ilgili bir düzenleme var. 9'uncu pakette yer alan özellikle kamuoyunda yanlış anlaşılan, 'etki ajanlığı' olarak sunulan, Türkiye'de araştırma yapanların sanki cezalandırılacağına yönelik bir hüküm getirici olmuş gibi birtakım yanlış anlamalardan kaynaklanan bazısı da kasıtlı olarak özellikle aleyhte bir propagandaya dönüştürülen bir husus. Burada etki ajanlığı değil. Türkiye'de araştırma yapanların cezalandırılacağına ilişkin bir hüküm yok kanun teklifinde. Kanun teklifinde şu ifade ediliyor; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, askeri ve siyasal yararları aleyhine başka bir devlet ya da organizasyonun yararı lehine Türkiye'de suç işleyenlerin cezalandırılacağına ilişkin bir hüküm. Yani burada eğer siz Türkiye'de bir suç işlerken ve casusluk kastıyla işliyorsanız, o zaman hem casusluktan ceza alırsınız. Hem de işlediğiniz suçtan dolayı ceza alırsınız. Türkiye'de casusluk kastıyla kişisel verilerin ihlali, ya da kişiyi tehdit, ya da kişiyi hürriyetinden alıkoyma gibi birtakım suçlar işlendiğini uygulama ve burada özellikle o kişilerin sadece işlediği suçtan değil ve hangi maksatla işlediği ortadayken, casusluk niyetiyle işlemişse casusluktan dolayı da ayrıca cezalandırılmasıyla ilgili bir hüküm. Yoksa Türkiye'de araştırma yapan herkes cezaya tabi tutulacak gibi bir şey söz konusu olamaz. Türkiye'de casusluk yapanlar, kişisel verileri ihlal edenler cezalandırılmasın mı diyeceğiz? Kim buna itiraz edebilir? Türkiye'de casusluk kastıyla kişiyi hürriyetinden alıkoyanlar, hem kişiyi hürriyetinden alıkoyma cezası alsınlar, hem de buna kimse itiraz edemez. Yani bunu belki kamuoyunda yanlış aktarıldığı için bu eleştiriler oluyor. Mecliste de bu milletvekillerimiz tarafından tartışılacaktır ve tartışıldığında da zaten bu konunun neyi amaçladığı, suçla mücadelede neyi amaçladığı ortaya çıkacak ve mecliste de kabul göreceğine ben iktidarıyla muhalefetiyle inanıyorum" diye konuştu.
Bakan Tunç, yargıyla ilgili yeni reformların ilerleyen günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılacağını ifade ederek, "Diğer yandan bizim özellikle yargı reformu strateji belgesiyle ilgili hazırlıklarımız artık tamamlanmak üzere. Sayın Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacak ve orada da önümüzdeki 4 yılı planlayan bir yargı reformu. Bunun içerisinde özellikle ilk hedefler ilk 3 aylık, 6 aylık, 1 yıllık hedefler şeklinde 4 yıllık bir planı ortaya koyacağız. Bunu yaparken özellikle yargımızın bütün taraflarının görüşlerini aldık. İlk derece, istinaf, temyiz avukatlarımızın görüşlerini aldık. Bilim insanlarımızın, akademisyenlerimizin, hukuk fakültelerimizin görüşlerini aldık ve özellikle toplumda suç işlenmesini önleyecek, suçla mücadeleyi daha etkin hale getirecek, toplumun huzur ve güvenliğini bozmaya yönelik hem suçları önleyici hem de ceza mahkemesi kanununda, hem Türk Ceza Kanunu'nda, hem de infaz kanununda yapılması gereken değişiklikleri biz milletvekillerimizin takdirlerini arz edeceğiz. Bizim bu görevimiz yürütmenin görevi kanun yapmak değil. Kanunu meclis yapar ve bizler onlara teknik destek sağlarız ve bu anlamda taslaklarımızı da hazırladık. Özellikle Türkiye'de son günlerde konuşulan, cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik toplumda infial oluşturan konularla ilgili özellikle tutuklama sebepleri bakımından bazı değişiklikler yapma ihtiyacı var. Bilişim suçlarının artması ve bu yolla gerek yasa dışı bahis, gerek dolandırıcılık gerek internet yoluyla işlenen suçların artması nedeniyle bazı tedbirler alınması gerekiyor. Özellikle toplum güvenliğini bozan, işte trafik güvenliğini ihlal eden. Ruhsatsız silahların yaygınlaşması ve bu anlamdaki cezalardaki caydırıcılık tutuklama sebepleri olarak katalog suçları bazı suçlarının ilave edilmesi gibi yine özellikle denetimli serbestlik uygulamaları nedeniyle ortaya çıkan 2 yılın altındaki suçlar bakımından suçluların cezaevinde olmaması eleştiriliyor. Dolayısıyla burada 2 yılın altındaki suçlar bakımından da hiç cezaevine girmeden bir suçlunun ceza alıp kurtulmasının doğru olmadığını zaten uzun zamandır söylüyoruz. Bu anlamdaki taslağımızda milletvekillerimizin takdirlerini arz ettik ve inşallah kapsamlı bir düzenleme olacak. Burada özellikle sosyal medya yoluyla geçmişte işlenen 4 yıl, 5 yıl önceki bir suç kaydının, bir görüntünün yeniden sanki bugün gerçekleşmiş gibi gündeme sokulduğunu ve bu anlamda bir kaos ortamı oluşturulmaya çalışıldığını da görüyoruz. Türkiye'nin sokaklarının güvenli, güvensiz olmadığına yönelik bir algı çabası içerisinde olanlar olduğunu da görüyoruz. Tüm bu sosyal medyadaki dezenformasyonla da mücadele etmemiz lazım ve bu dezenformasyona da izin vermeden milletimizin huzur ve güvenliğini sağlayacak tedbirleri gerek yasal gerek idari almanın gayreti içerisindeyiz. Bu anlamda kolluk görevlilerimiz, yargı teşkilatımız, soruşturma makamlarımız yoğun bir işbirliği içerisinde çalışmalarını sürdürüyorlar" dedi.
'NARİN SORUŞTURMASI'
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 'Narin Soruşturması'na da değinerek, "Narin evladımızla ilgili artık tabii araştırmaların, çalışmaların son aşamaya geldiğini ifade etmiştik. İddianame yazım sürecinde. Bu hafta içerisinde iddianame, mahkemeye sunulur ve bu kapsamda çok detaylı bir araştırma yapıldı. HTS kayıtlarından daraltılmış bazı çakışmalarına varıncaya kadar adli tıp raporlarından ve ifadesi alınan kişilerin ifadelerindeki ortaya koydukları hususlara, kamera görüntülerine varıncaya kadar kapsamlı bir delil toplama çalışması yapıldı. Tabii narin evladımızın hunharca katledilmesi hepimizi derinden sarsmıştı. Temennimiz bu tür olaylarla bir daha karşılaşmayalım. Bütün temennimiz bu ama onun cansız bedenine ulaşıldıktan sonra da adli soruşturma detaylı titiz bir şekilde yürütüldü ve iddianamede tahminimize göre bu hafta içerisinde mahkemeye ağır ceza mahkemesine sunulacaktır. Narini katledenler, narine kıyanlar, yargı önünde hesap vereceklerdir" diye konuştu. (DHA)
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Bakan Tunç'un açıklaması
-Soruları yanıtlaması
Haber-Kamera: Ayhan ACAR-Murat ÖZELCİ/KARABÜK,(DHA)
========================================
2) BAKAN IŞIKHAN: BİZİM COĞRAFYAMIZDA GÜÇLÜ OLMANIN BEDELİ AĞIRDIR
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "Gazze'den dalga dalga yükselen bir ateş var ve o ateşin dumanı, hepimizi boğuyor. Tarih bize bir gerçeği çok defa gösterdi. Birlik olmazsak, kardeşçe kenetlenmezsek, ateş bizi yakar. İsrail'in devlet terörüne karşı dünya siyasetinin nasıl suskun kaldığı hepimize ibret ve ders olmalı. Bu bile bize gösteriyor ki, bu coğrafyada güçlü olmak zorundayız. Bizim coğrafyamızda güçlü olmanın bedeli ağırdır" dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, AK Parti Sur ve Yenişehir ilçe başkanlıklarının olağan kongrelerine katılmak için Diyarbakır'a geldi. Bakan Işıkhan, ilk olarak Bağlar ilçesindeki bir düğün salonunda gerçekleştirilen AK Parti Sur İlçe Başkanlığı'nın 6. Olağan Kongresi'ne katıldı. Bakan Işıkhan'a, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve AK Parti İl Başkanı Mehmet Raşit Ocak da eşlik etti. Kongrede tek aday olarak gösterilen mevcut ilçe başkanı Davut Yıldız yeniden göreve seçildi. Kongre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın video mesajı ile başladı.
'AK PARTİ'Yİ DİĞER SİYASİ PARTİLERDEN AYIRAN DA İŞTE BU KARDEŞLİK ŞUURUDUR'
Kongrede konuşan Bakan Işıkhan, "İnanıyorum ki bu tazelenme hem AK Parti'nin hem de Türkiye'nin 23 yıllık büyük yürüyüşünü daha da hızlandıracak, motivasyonunu perçinleyecektir. Diyarbakır'a, Sur'a yeni bir soluk getirecektir. Biliyorsunuz ki kongreler bizim teşkilatlarımızın şölenidir, bayramıdır. Çünkü AK Parti, davamızın lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da sık sık vurguladığı gibi, gönül birliği için bir araya gelmiş memleket sevdalılarının kurduğu bir partidir. AK Parti; 'sen, ben değil; biz varız' diyerek yola çıkmış ve 23 yıldır da bu anlayışından hiç taviz vermemiş bir Anadolu hareketidir. Çözülemez denilen ne varsa tek tek çözdük, yapılamaz denilen ne varsa bir bir yaptık. İnşallah bundan sonra da milletimizin desteğiyle bizi Türkiye Yüzyılı'na taşıyacak bütün hedeflerimizi adım adım gerçekleştirmeye devam edeceğiz" dedi. 'BU TOPRAKLARA VEFA BORCUMUZ VAR'
Türkiye'nin dünyanın her yerinde umudun adı olduğunu ifade eden Işıkhan, "AK Parti, kuruluşundan bu yana, sadece milletimizin değil, tarihi, kültürel ve gönül bağlarıyla bağlı olduğumuz mazlum ve mağdur coğrafyalardaki milletlerin de umudu olmuştur. Çünkü AK Parti Türkiye için, yüzyıllarca 3 kıta 7 iklime hükmetmiş kadim devletimizin hakikati ile buluşma ve yeniden öze dönüş parolası olmuştur. Bugün Orta Doğu'dan Balkanlar'a, Orta Asya'dan Afrika'ya kadar, nereye giderseniz gidin Türkiye, umudun adıdır. Birliğin, beraberliğin ve kurtuluşun adıdır. Türkiye'nin güçlenmesi demek, daha adil bir dünya umudunun yeniden yeşermesi demektir. Hem içeride hem de dışarıda Türkiye'ye diş bileyen, tuzak kuran, tökezlemesini bekleyenler de bu gerçeğin en az bizim kadar farkındadır. Maalesef ki güçlü olanın, dünyanın gözü önünde masum insanların diri diri yakılmasına sebep olsa dahi, sorgusuz sualsiz haklı olarak görüldüğü bu dünya düzeninde, hakkın ve adaletin tesisi için evvela daha da güçlenmemiz gerekiyor. Ben Mardin'in bağrından kopup gelmiş bir kardeşinizim, hemşehrinizim. Bizleri yetiştiren bu topraklara vefa borcumuz var. Bunu hiçbir zaman unutmadık, Allah'ın izniyle unutmayacağız da. Diyarbakır bu coğrafyanın garantisidir. Diyarbakır, AK Parti hizmet anlayışı sayesinde artık terörün değil huzurun merkezi haline gelmiştir" diye konuştu.
'GAZZE'DEN DALGA DALGA YÜKSELEN BİR ATEŞ VAR'
Bu coğrafyada ülke olarak güçlü olunması gerektiğini vurgulayan Bakan Işıkhan, şunları söyledi:
"Bu şehrin; terörle, kaosla anıldığı günlere geri dönmesine asla izin vermeyeceğiz. Bunu sizlerle birlikte başaracağız. Bildiğiniz gibi hemen güneyimizde; dünya tarihinin en büyük katliamlarından biri yaşanıyor. İnsanlık onuruna aykırı bu saldırılar, sadece o toprakları değil, tüm İslam coğrafyasını, hatta insanlığı yaralıyor. Gazze'den dalga dalga yükselen bir ateş var. Ve o ateşin dumanı, hepimizi boğuyor. Kimse kusura bakmasın ama 'Hayır, beni boğmuyor' diyenin vicdanında sorun vardır. Ayrıca, bu ateşi yarın bizim topraklarımıza sıçratmak isteyenlerin olduğunu da iyi bilmemiz lazım. Tarih bize bir gerçeği çok defa gösterdi. Birlik olmazsak, kardeşçe kenetlenmezsek, ateş bizi yakar. İsrail'in devlet terörüne karşı dünya siyasetinin nasıl suskun kaldığı hepimize ibret ve ders olmalı. Bu bile bize gösteriyor ki, bu coğrafyada güçlü olmak zorundayız. Bizim coğrafyamızda güçlü olmanın bedeli ağırdır. Bunu zaten Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği mücadeleden biliyoruz. Ama bu topraklarda zayıf olmanın bedeli çok daha ağırdır. Bakın Filistin'e, bakın Suriye'ye, Bakın Irak'a, Lübnan'a. Şu son yarım asırda neler yaşadılar? Oysa bu topraklar, son 1500 yıl boyunca adaletin, merhametin ve kardeşliğin beşiği olarak anılırdı. Biz, bu kadim medeniyetin mirasçıları olarak, Selahaddin Eyyubi'nin torunları olarak geleceğimizi, bölgenin geleceğini kardeşlikle, adaletle ve birlikle inşa edeceğiz. Şu bilinsin; bizim birliğimiz, düşmanlarımızın en büyük korkusudur. Ülkemizin, bölgemizin, Diyarbakır'ın gelecek güzel günleri için çalışmaya, çabalamaya devam edeceğiz." (DHA)
Görüntü Dökümü
-------------
-Salondan genel görüntü
-Kongreye katılanlar
-Bakan Vedat Işıkhan'ın konuşmadı
-Genel ve detay görüntüler
Muhabirler: Gıyasettin TETIK-Selim KAYA/DIYARBAKIR (DHA)
======================================
3) TTB BAŞKANI AZAP: OLAY HEKİMLİK DEĞERLERİ BİR YANA, İNSANLIK DEĞERLERİYLE BAĞDAŞMAYACAK NİTELİKTE
TÜRK Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, bebekleri doğumdan sonra anlaştıkları özel hastanelere sevk edip ölümlerine neden olan 'Yenidoğan Çetesi'ne ilişkin, "Olay hekimlik değerleri bir yana insanlık değerleri ile bağdaşmayacak niteliktedir" dedi.
TTB, bir sonraki dönem çalışmaları konuşmak üzere Ege Bölgesi Tabip Odaları ile Aydın'da bir otelde bir araya geldi. Toplantıya Antalya, Aydın, Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa ve Muğla tabip odalarıyla Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri katıldı. Toplantıda, bebekleri doğumdan sonra anlaştıkları özel hastanelere sevk edip ölümlerine neden olan 'Yenidoğan Çetesi'ne ilişkin gazetecilere açıklamada bulunan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, "Çok üzgünüz. Sağlıkta dönüşüm yine ölüm getirdi. Sorumlular hesap vermelidir. Türk Tabipleri Birliği olarak sağlıkta dönüşüm programıyla sağlık sistemimize giren açgözlülüğün kurbanı olan ailelerin, bebeklerin, etik değerlere bağlı meslektaşlarımızın ve sağlık çalışanlarının yanındayız. Öncelikle belirtmek isteriz ki olay hekimlik değerleri bir yana, insanlık değerleri ile bağdaşmayacak niteliktedir ve hiçbir gerekçe hekimlik değerlerinin ayaklar altına alınmasını haklı çıkarmaz. İstanbul Tabip Odamız konuyla ilgili resen soruşturma başlatmıştır. Meslek etik kurallarını ihlal ederek mesleğimizin saygınlığına, onuruna, kutsallığına leke sürenlerin, sağlık çalışanlarına ilişkin güven duygusunu zedeleyenlerin, halkın sağlığını riske atanların hak ettikleri cezaları almaları için bugüne kadar olduğu gibi titizlikle çalışmaya devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşmak isteriz" dedi.
'CİDDİ DENETİM EKSİKLİĞİ VAR'
Olayda ciddi bir denetim eksikliğinin olduğunu söyleyen Azap, "Diğer yandan bu olayın, ülkemizde hekimlerin ve sağlık çalışanlarının çok büyük bir kısmının her zaman büyük özveriyle ve sadece halkın sağlığı için çalıştıkları ve bundan sonra da çalışmaya devam edecekleri gerçeğini gölgelemesini istemiyoruz ve buna izin vermeyeceğiz. Pandemi ve afet dönemlerinde de gördüğümüz üzere hekimlerin ve sağlık çalışanlarının hemen tamamı etik değerlere bağlıdır ve görevini en iyi şekilde yapmak için çabalamaktadır. Topluma karşı görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının arkasında olduğumuzu vurgulamak istiyoruz" diye konuştu.
Kamuoyunda yarattığı infial sonrası 10 hastanenin ruhsatının iptal edilerek kapatıldığını öğrendiklerini vurgulayan Azap, şunları söyledi:
"Olaya karışan özel sağlık kuruluşlarının ve yöneticilerinin cezalandırılması mutlaka gereklidir. Ancak denetim görevini yerine getirmeyen kamu otoritesinin kendi hatasını telafi etmek için hastaneleri kapatması olayla hiç ilgisi olmayan, özveriyle işini yapan bir yandan da geçim derdinde olan sağlık çalışanlarını işsiz ve güvencesiz bırakmıştır. Önemle vurgulamak isteriz ki bu vahim olay birkaç vicdan ve ahlak yoksunu sağlık çalışanının, hastane yöneticisinin suça karışmasından ibaret olmadığı gibi bu kişilerin cezalandırılması ile geçiştirilecek ve telafi edilecek nitelikte de asla değildir. Bunu çok aşan ve sistemle ilgili ciddi bir sorunla, ülkemizde yıllardır uygulanan sağlık politikalarının iflasıyla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Bu bir sistem sorunudur ve mevcut programın terk edilmesi elzemdir.
'AİLELERİN HER KONUDA YANINDAYIZ'
Ailelerin her konuda yanında olacaklarını ifade eden Azap, "Ege Tabip Odaları ve TTB Merkez Konseyi olarak ülkemizin maddi ve insan kaynaklarının halkın ihtiyacı olan eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sunan bir sağlık sistemi kurmaya yeteceğini biliyoruz. Yöneticileri, halkın sağlığını piyasanın insafına bırakan sağlık politikalarını bir kenara bırakarak, koruyucu hekimlik ve birinci basamağın güçlendirildiği, sağlık çalışanlarının iyi koşullarda güvenli ve güvenceli çalışabildiği, verilen hizmetin sayısının değil, niteliğinin ve topluma katkısının değerlendirildiği bir sağlık sistemini hayata geçirmeye çağırıyoruz. Ailelerin, bebeklerin her konuda yanındayız, üzerimize düşen görevleri hızla yapacağız. Piyasacı sağlık sisteminin bütün zorlamalarına karşın etik ilkelerden ödün vermeyen meslektaşlarımızın, sağlık çalışanlarının her zaman yanında olmaya devam edeceğiz" dedi. (DHA)
Görüntü Dökümü
------------------------------
-TTB Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap'ın konuşması
-Toplantıdan genel görüntü
Haber - Kamera: Burhan CEYHAN / AYDIN, (DHA)
====================================
4) İZMİR'DE ORMAN YANGINLARI İLE MÜCADELE KAPSAMINDA GENÇLER ATIK TOPLADI
GENÇLİK ve Spor Bakanlığı koordinasyonunda, Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğiyle orman yangınlarına karşı farkındalık oluşturmak ve ormanlık alanları korumak amacıyla 81 ilde eş zamanlı olarak 'Orman Benim' sloganıyla gerçekleştirilen temizlik çalışması İzmir'in Buca ilçesinde de gerçekleştirildi. Etkinliğe katılan İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürü Murat Eskici, "En önemlisi toplumda bir farkındalık, bilinç oluşturmak. Yaşanabilir ve temiz bir çevre için 7'den 77'ye kadar herkesi böyle etkinliklere davet ediyoruz" dedi.
İzmir İl Orman Bölge Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile iş birliği yaparak, 81 ilde eş zamanlı olarak gençlerin katılımıyla orman temizleme etkinliği gerçekleştirdi. İzmir'deki Dokuz Eylül Üniversitesi Tınaztepe Kampüsü'ndeki yangın riski oluşturan atık ve yabancı maddelerin temizlenmesi etkinliğine çok sayıda vatandaş katıldı. Katılımcılar ellerindeki büyük poşetleri alandaki atık malzemeleri topladı.
'Orman Benim' diyerek gençlerle birlikte ormanları temizlediklerini ifade eden İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürü Murat Eskici, yeşil bir doğa, temiz bir çevre için gençlerle birlikte etkinliğe katıldıklarını belirtip, "Gençlik ve Spor Bakanlığımız 81 ilde farkındalık oluşturmak adına daha temiz, daha yaşanabilir bir dünya için yeşil doğaya destek olmak için böyle bir etkinlik düzenledi. Bugün sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları özellikle olmazsa olmazımız geleceğimizin teminatı genç kardeşlerimiz ile birlikte buraya geldi. Daha yaşanabilir bir ülke ve temiz bir doğa için ormanlarımızı temizliyoruz. Bu ormanlar hep beraber oksijen aldığımız yaşam alanlarımızdır. Bunları yaşatmak için elimizden geldiği kadar farkındalık oluşturarak bunun gibi çalışmalarımızı yapmaya devam edeceğiz" dedi. Alanın girişine İzmir Orman Bölge Müdürlüğü'nün katkılarıyla bir resim sergisi açıldığını söyleyen Eskici, sergide yangınların yaşandığı alanlardan çekilen fotoğrafların bulunduğunu hatırlatıp, şöyle devam etti: "Sergide yakın zamanda İzmir'de olan orman yangınlarının resimleri var. Gerçekten içler acısı bir olay, ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Hala daha yangınlar devam ediyor. Yanan yerlere de fidanların yenisinin dikildiğini resimlerde gördük ve ayrıca mutlu olduk. Ama en önemlisi toplumda bir farkındalık, bilinç oluşturmak. Yaşanabilir ve temiz bir çevre için 7'den 77'ye kadar herkesi böyle etkinliklere davet ediyoruz."
'ATIKLAR GERİ DÖNÜŞÜME'
Ormanlık alandaki atıkların temizlenmesi etkinliğine katılan İlknur İşler (21), "Güzel bir etkinlik oldu. Daha önce hiç katılmamıştım. Yol kenarlarında bile atıklar var. Bu yaz yangınlar yurdun her yerinde oldu. Üzüntü verici. Ben Balıkesir'de yaşıyorum. İzmir'deki yangını izleyince çok üzülmüştüm. Yamanlar'daki yangınları haberlerde gördüm. Bundan sonra çıkmaması için daha dikkatli olalım" dedi.
Ormanları temizleyen Salih Uysal (11) da "Ormanlarımızı temizliyoruz. Tertemiz yapıp bu çöpleri geri dönüşüme atacağız. Herkes bir şeyler atmış, poşetleri topladım. Yemek artıkları ve sigara izmaritleri atılmış. Bence her yere çöp kutusu konulmalı. İnsanlar da oraya atmalı çöplerini" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
------------------------------
-Orman temizleme etkinliğinden görüntü,
İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürü Murat Eskici ile röp,
-Katılımcılarla röp.
Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR, DHA)
==========================================
5) 11 YAŞINDAKİ MUHAMMET, YAŞITININ KALBİYLE HAYATA TUTUNDU
ANKARA Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hastanesi'nde 2 yıldır kalp yetmezliği tedavisi gören Muhammet Ali Avcı (11), geçen hafta Mersin'de hayatını kaybeden aynı yaştaki çocuğun bağışlanan kalbinin nakledilmesiyle hayata tutundu.
Antalya'nın Serik ilçesinde yaşayan Muhammet Ali Avcı'ya 2022 yılında kalp rahatsızlığı şikayetiyle gittiği hastanede, 'kalp yetmezliği' tanısı konuldu. Önce İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi ve ardından Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören Avcı, daha sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hastanesi'ne sevk edildi. Avcı, burada acil kalp nakli için sıraya alındı. 2 yıldır kontrolleri yapılan Avcı, durumunun ağırlaşması üzerine 1 ay önce hastanede tedaviye alındı. Avcı, geçen hafta Mersin'de hayatını kaybeden kendisi gibi 11 yaşında olan çocuğun bağışlanan kalbinin nakledilmesiyle yeniden hayata tutundu. Avcı, 8 Ekim'de gerçekleştirilen başarılı operasyonun ardından hastaneden taburcu olmayı bekliyor.
'UMUTSUZDUK AMA YİNE DE BEKLEDİK'
Muhammet Ali'nin annesi Bahriye Avcı, 2 yıldır kalp nakli beklediklerini belirterek, "Umutla bekledik. 1 ay boyunca hastanede yattık. Umutsuzduk ama yine de bekledik. Doktorlarımız, hemşirelerimiz bize öyle güzel umut verdiler ki onların o verdikleri umutlar sayesinde bekledik. Sonra doktorlar, 'Gözün aydın, kalp nakli bulundu' dedi. O anı anlatmak, o anı yaşamak gerçekten çok zor bir şey. İlk önce Allah'a sonra da doktorlarımıza güvenmek gerçekten çok güzel bir şey. 2 yıl boyunca gerçekten çok umutsuz bir şekilde bekledik ama çok şükür sonucumuz güzel oldu" diye konuştu.
'DİĞER YANIM HEP YARALI KALACAK'
Bahriye Avcı, oğlunun kalp nakledileceğini duyunca çok mutlu olduğunu söyleyerek, "Muhammet ona kalp nakledileceğini duyunca çok sevindi. 'Anne ben ameliyata gireceğim, çıkacağım ve sen bana İskender kebap alacaksın' dedi. Ertesi gün saat 11.00'de uyandı. Aldım, gerçekten de İskender aldım. Yani yasakmış normalde. Yine de az bir şey, şöyle bir ağzını değdirdim bıraktırdım. Doktorlarımızın dediğine uymak zorundayız çünkü. Tam olarak bilmiyorum kim tarafından geldi kalp ama Mersin'den geldi diye biliyorum. O da yaklaşık 11-12 yaşlarındaymış. Mersin'deki aileye çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun onlardan. Bir yanım çok sevinse de diğer yanım hep yaralı kalacak. Buradaki tüm doktorlardan Allah razı olsun. Çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. (DHA)
Görüntü Dökümü
----------------------------
-Muhammet'in annesi Bahriye Avcı ile röp.
-Genel ve detaylar
Haber-Kamera: Ruken KADIOĞLU- Ali Eren İĞDE/ ANKARA, (DHA)
======================================
6) VERESİYEDEN BIKAN BÜFECİ, ÇAREYİ UYARI YAZILARI YAZMAKTA BULDU
BURSA'nın İnegöl ilçesinde müşterilerinin veresiye defteri kabaran büfe işletmecisi Ömer Cabir (50), çaresiz kalınca, dükkanının dört bir yanına uyarı yazıları astı. Cabir'in, 'Ayağınıza sigara istemeyin, girin içeriden alın', 'Cumartesi günleri borcunu ödemeyenin hesabı kesilir', 'Birazdan bırakırım, geçerken öderim, cumartesi yanındayım, aybaşı getireceğim, bıktık bu laflardan paran varsa al, yoksa alma', yazdığı uyarı yazıları dikkat çekti.
İnegöl ilçesi Mahmudiye Mahallesi 8'inci Mobilya Sokak'ta 15 yıldır büfe işleten Ömer Cabir, tost, poğaça, çay, bisküvi ve sigara sattığı 40 metrekarelik büfesinin dört bir yanını uyarı yazılarıyla doldurdu. Veresiye borçlardan bıkan Cabir, büfesinin camına, kapısına ve duvarlarına astığı yazılarla, borcu olan müşterilerinin borcunu ödemesini, yeni müşterilerinin ise borç yapmamasını istiyor. 'Ayağınıza sigara istemeyin, girin içeriden alın', 'Cumartesi günleri borcunu ödemeyenin hesabı kesilir', 'Birazdan bırakırım, geçerken öderim, cumartesi yanındayım, aybaşı getireceğim, bıktık bu laflardan paran varsa al, yoksa alma' yazdığı uyarı yazılarıyla dikkat çeken Cabir, çaresiz kaldığı için bu yönteme başvurduğunu söyledi. Ömer Cabir, "15 yıldır büfe işletmecisiyim. 15 yıldır insanlarla uğraşıyoruz büfede. Adam geliyor, şurada 1 bardak çay içiyor, 'Ağabey birazdan bırakırım' diyor. Burada aylarca samimiyet kuruyor, 1 sene boyunca her hafta düzenli olarak ödeme yapıyor, yapıyor. Ondan sonra birkaç hafta borç yazdırıp ya sokağı terk ediyor ya işi bırakıyor. Aylarca WhatsApp'tan yazıyorsun dönüş yapmıyor, aylarca telefonu reddediyor, cevap vermiyor. Ama burada kendi oturduğunda, birisi ödeme yapmadığında kendisine, küfür üzerine küfrediyor. Kendine gelince yok bir şey. Adama diyorsun, 'Borç sigara isteme', adam geliyor 'Ağabey bu bana geçerli mi', kime geçerli olacak başka. Yabancılar gelip istemez bunu. Bunun gibi işte, yıllardır yazıyorsun hep ama insanlar hep uğraştırıyor işte. Biri gidiyor, biri geliyor" diye konuştu.
'GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA YALAN SÖYLÜYORLAR'
Yaşadığı tecrübeler karşısında böyle bir yönteme başvurmak zorunda kaldığını söyleyen Cabir, "'Birazdan bırakırım' diyorlar, hiç zamanında bırakıldığını göremedik. 'Geçerken öderim' diyorlar, hiç geçtiklerini de göremedik. 'Cumartesi yanındayım' diyor, cumartesi zaten sanayiyi terk ediyor adam. 'Ay başı tamam ağabey garanti' diyor. Maaşta tamam, avansta tamam. Hep tamam hep tamam ama, daha önce yaşadığımız çok olay oldu. Adam beni akşam evdeyken arıyor, 'Ağabey neredesin, büfeye gelmiştim borcumu getirmeye' diyor. Tamam kolayı var bu işin, kapının altından parayı gönder. Sabah 6'da geliyoruz işe, kapının altında para falan yok. Arıyorsun adamı diyorsun, 'Usta parayı atmamışsın', 'Ağabey acilen Bursa'ya gitmem gerekti' diyor. Be mübarek diyorsun, saatler mi sürüyor kapının altından para atmak. Gözünün içine baka baka yalan söylüyor" dedi.
'BU YAZILAR, YENİ GELEN İNSANLARI DURDURACAK'
Büfesine astığı uyarı yazılarının caydırıcı olduğuna da dikkat çeken Ömer Cabir, şöyle konuştu:
"Bu yazılar yeni gelen insanları durduracak, mesela gelecek sigara isteyecek. 'Borç sigara istemeyin' yazısını görecek. Bu yazıyı gösteriyor, 'Ağabey cumartesi ne demek' diyor, 'Ne demek olacak, pazartesi bir şey alamazsın' diyorum. Yeni geldiyse buraya, taşındıysa, yeni bir işe başladıysa, bir şey istemeye cesaret edemiyor. 'Bu yazmış, bu bana vermez' diye düşünüyor. Caydırıcı oluyor gerçekten. Borcun bana göre miktarı yoktur, 1 lira da olsa getir ver kardeşim, 100 lira da olsa. Ben burada aldığım her malı sigara, bisküvi, poğaça, sucuk hepsini peşin alıyorum. Sen niye kıyaslama yapıyorsun ki. 1 lira da olsa borçtur, 100 lira da olsa borçtur. Borcunu ödeyeceksin bu kadar basit. Ama işte adam hala haklı çıkmaya çalışıyor, hep aynı senaryolar." (DHA)
Görüntü Dökümü
-------------------------
-Büfeden detaylar
-Uyarı yazılarından detaylar
-Ömer Cabir'in konuşması
Haber-Kamera: Yavuz YILMAZ/İNEGÖL (Bursa), (DHA)
==================================
7) SİİRT'TE SANATI, KÜLTÜRLE BULUŞTURMAK İÇİN MEYDANA İNDİLER
SİİRT'te, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Siirt Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Urban Sketchers gönüllü topluluğunun öncülüğünde bir araya gelenler, kentin simge yerlerini çizdi.
Kentte ilk kez düzenlenen buluşmada, Siirtliler kalem ve resim defterleriyle 15 Temmuz Demokrasi Meydanı'ndaki simge yapılarından biri olan saat kulesini çizdi. Düzenlenen etkinliğe ilişkin konuşan Kültür ve Turizm İl Müdürü İrfan Tekin, "Siirt Valiliğimizin himayelerinde, Kültür Turizm İl Müdürlüğü ve Siirt Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi iş birliği ile sanatı, kültürle buluşturuyoruz. Bunun için de Siirt'imizin 15 Temmuz Demokrasi Meydanı'nda gençlerimizle birlikte saat kulemizi, eski valilik binamızı çizerek sanatı, kültür ile buluşturmaya çalışacağız. Bunu da meydanlarda yapacağız. Önümüzdeki haftalarda da delikli taş mevkiinde, Tillo ilçe meydanımızda da devam ederek bunlardan çıkacak eserleri bir resim sergisi ile halkımıza sunmayı düşünüyoruz. Bu anlamda bizlere destek olan üniversitemize ve valimize teşekkür ediyoruz" dedi.
Urban Sketchers Siirt kurucusu Dr. Öğretim Üyesi Esra Bayazıt, "Siirt'in tarihi dokusunu, kent kimliğini, sokaklarını ve kenti olduğu gibi yansıtmak ve ölümsüzleştirmek için çizim tekniği ile belgelemek istiyoruz. Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi öğrencilerimiz ve Siirt halkı burada buluştuk. Tarihi saat kulesinde çizim deneyimi yapıyoruz. Urban Sketchers Siirt olarak kenti yerinde çizimlerle deneyimleyip keşfetmek istiyoruz. Bütün halkımızı da davet ediyoruz. Profesyonel çizimler beklemiyoruz. Sadece Siirt'in hikayesini anlatarak ulusal ve uluslararası topluma ulaştırmak istiyoruz. Siirt'in tarihi dokusunu, kent kimliğini, sokaklarını ve kenti olduğu gibi yansıtmak ve ölümsüzleştirmek için çizim tekniği ile belgelemek istiyoruz" şeklinde konuştu.
Etkinliğe katılan Urban Sketchers gönüllüsü Harun Sünger de, şunları söyledi:
"Neden Siirt'te böyle bir etkinlik başlatmayalım dedik. Neden insanlarımıza bu güzelliği tanıtmayalım dedik ve bu şekilde yola çıktık. Bu ilk etkinliğimiz, bu etkinliği yapma maksadımız da çizim aşkını insanlara aşılayabilmekti. Biliyorsunuz ki günümüz çağında her şey teknolojiye dayandı. Her işimizi bilgisayar, telefon ve tablet üzerinden yapıyoruz. Biz de dedik ki, insanlar ellerine kağıt, kalem almayı unutmuşlar, biz de bunu onlara hatırlatalım. Bu maksatla buraya geldik, arkadaşlarımızda sağ olsun bu duygu ile geldiler. Yaşlısından, büyüğüne herkes kalemini almış eline çok zevkli bir şekilde çizim yapıyorlar ve bu beni çok mutlu ediyor." (DHA)
Görüntü Dökümü
------------------
15 Temmuz Demokrasi meydanında bir araya gelen grup
Grubun resim çizme hazırlığı
Grup üyelerinin resim çizmesi
İrfan Tekin'in röportajı
Esra Bayazıt'ın röportajı
Harun sübger'in röportajı
Saat kulesini çizen grup üyeler
Haber-Kamera: Akif ÖZALP/SİİRT, (DHA)