İkinci Perdenin Başı isimli yeni tiyatro oyunu izleyicilerle buluştu. Birinci gösterimini yapan oyun, genç ve umutsuz bir oyuncu olan Muhsin’in, ünlü tiyatro yönetmeni Afet’in açtığı oyuncu seçmelerine katılmasını husus alıyor.

Alp Tuğhan Taş, oyunu izleyicileri işin içinde hissettirebilecek halde tasarladıklarını belirterek, “Alışılmış tiyatro başlangıcının dışında bir başlangıçla başlamayı tercih ettik. Bunun sebebi birçok genç insanın hayatında yaşadığı, daima söylenme, hayıflanma, hoşu seçememe, etrafındaki insanların muvaffakiyetlerini kötüleme ve bununla mazeretler üretme üzerine bir hayat kuruması. ‘Sürekli nasılsa benim başıma gelmez’, ‘ben bunu yapamam’, ‘beni oraya almazlar’, ‘bana bunu yapmazlar’ demek yerine harekete geçip, başarmak için çalışsalar, en azından kaybetmeyi göze alsalar başaracaklarını söylemek için bu türlü bir konsept tercih ettim.” dedi.

“İZLEYİCİLERİN EMPATİ KURABİLMELERİNİ AMAÇLIYORUZ”

Yola çıkarken usta isimlerden de yardım aldığını söyleyen Taş, “Bizi çok hoş bir noktaya taşıdılar. Aslında bizim amacımız, her vakit insanların ağzında doladığı işte ‘sistem’, ‘bize bu türlü yapıyorlar’ üzere hayıflanmalarına bir çomak sokabilmek. ‘Sen bir şey yapacaksan yaparsın’. ‘Yapmayacaksan da yapmak istemiyorsundur’. ‘O yüzden kalk ayağa bir şey yap, harekete geç, kapıdan içeri gir, sonucunu düşünme demek’ istiyoruz.” diye konuştu.

Taş, yeterlilik ve kötülük kavramlarının aslında çok keskin olduğunu lisana getirerek, şunları kaydetti:

“Birine yeterli olan insan, diğerine berbat olabiliyor. Yeterlilikle berbatlığı nasıl anlayacağımızı, kendimizle alakalı fark edebilmek ismine oyunda birazcık bu hisleri dürtmek istiyoruz. Bir şey sana berbat olabilir ancak oburu için güzel yahut sana yeterli olan bir şey öbür biri için çok berbat olabilir. Oyunda da Muhsin’in geçtiği yollardan geçmiş bir bayan izliyoruz. ‘Bu çocuk da oralardan geçerse tekrar onun üzere çekilmez bir insan olmak zorunda mı, döngü ne vakit kırılacak’ sorusunu arıyoruz. Bununla ilgili bir farkındalık yaratabilirsek, tahminen de tahminen bir yerlerde o döngü kırılır. İzleyicilerin bu noktada empati kurabilmelerini amaçlıyoruz.”

“AFET KARAKTERİ SİSTEMİN YARATTIĞI BİR KADIN”

Oyunda yer alan Ebru Üstüntaş da iki kişilik bir oyun sahnelediklerini lisana getirerek, “Prova süreci çabuk ve ağır geçti. Aşkla yaptığımız bir çalışma oldu. Genç Günler projeleri herkesin kendi başındaki, inancındaki pay daha ağırlaştığı bir şey oluyor. O yüzden de prova sürecimiz çok keyifli ve çok hoş geçti. Kent Tiyatrolarının repertuvarına oynamak da apayrı bir şey hissettirdi bize.” tabirlerini kullandı.

“İkinci Perdenin Başı”nın bir oyuncu ve bir tiyatro sahibi, direktörün çatışması üzere görülse de aslında sistemi eleştiren bir oyun olduğuna işaret eden Üstüntaş, şunları kaydetti:

“Oyunda işlenen husus yalnızca bir oyuncunun başına gelebilecek bir durum değil. Muhsin’in yaşadığı problemler herkesin bir iş görüşmesine yahut seçmeye gittiğinde her an karşısına çıkabilecek zorluklar. Bu zorlukların başka tarafında da güç, iktidar sahibi lakin çok sıkıntı şartlarda oraya gelmiş bir sistem başı duruyor. Biz bunu eleştiriyoruz. ‘Acaba birbirimize nasıl bakmalıyız da o sistemi kırmalıyız’ı arıyoruz.”
Canlandırdığı “Afet Tanyar” karakterine ait Üstüntaş, biraz kapalı bir karakter olduğunu aktararak, “Aslında sistemin yarattığı bir bayan. O sistemin içinde de var olmak zorunda. Böylece daha katı ve sert. Kendine bu sertliği bir otokontrol, duvar üzere koymasının nedeni aslında içeride çok baskıladığı hisler.” dedi.

“SENARYO ÇOK MAKUL BİR YAZIM TEKNİĞİ İÇERİYOR”

Oyunun müziklerini yapan Şan Üstüntaş ise oyunun ismine işaret ederek, oyunda Muhsin’in de hayatının ikinci perdesinin başlangıcı olduğunu ve evvelden yaptığı yanlışları bıraktığını söyledi. Oyunda senaryonun çok etkileyici tasarlandığını vurgulayan Şan Üstüntaş, “İzleyici baştan sona hangi karakterin tarafında olacağını tam olarak seçemiyor. Karakterlerin bir tarafı var ve öbür tarafı var. Nasıl oldukları anlaşılmıyor. Senaryodaki bu bilinmezlik çok akla yatkın bir yazım tekniği içeriyor. Karakterlerle hem empati yapabiliyor hem de içten içe nefret yaratıyor. Münasebetiyle daha gerçekçi bir oyun ortaya çıkıyor.” diye konuştu.

İstanbul Kent Tiyatroları “Genç Günler Projesi” kapsamında ortaya çıkan oyun, 2 Kasım’a kadar Müze Gazhane Meydan Sahne’de tiyatroseverlerle buluşacak.