Kalkınmanın Anahtarı Değişim, Dönüşüm, Gelişim
Türkiye’nin değişimi, dönüşümü ve gelişimi adına fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye, ekonomik kalkınma yolunda nasıl ilerleyebilir? Ne üretirse refah toplumu olabilir? Üretimin motoru hangi eğitim modeli olmalı ve bu eğitim sistemi hangi tür üretim alanlarını canlandırabilir? İşte bu sorular, geleceğe sağlam bir köprü kurmanın temel taşlarıdır.
Ekonomik kalkınma, eski ve geçerliliğini yitirmiş yöntemleri terk ederek modern ve yenilikçi yaklaşımlarla mümkün olabilir. Türkiye’nin küresel güçlerin kendisine biçtiği rolle yetinmeyip, bir değerler toplumu olarak kendi kaderini belirlemesi gerekiyor. Kalkınmanın sürdürülebilir olması için, ekonomik, sosyal ve kültürel yapıları uyum içinde dönüştürmek şart.
Kalkınmanın Temeli: Eğitim ve Üretim ;
Başarı, sadece ekonomik büyüme değil, aynı zamanda toplumun özgüvenini artıran, yaşam kalitesini iyileştiren bir süreçtir. Eğitimi yalnızca akademik bir kazanım olarak görmek yerine, doğrudan üretimle ilişkilendirerek Türkiye’nin güçlü bir sanayi ve teknoloji ülkesi olmasını sağlayabiliriz.
Çocuklarımızın erken yaşta vicdan, ahlak ve temel hukuk eğitimi alması, bireylerin özgüvenle yetişmesini sağlayacaktır. Mesleki eğitim sisteminin yeniden şekillendirilmesi, gençlerin yalnızca iş arayan değil, aynı zamanda iş kurabilen ve üretime katılan bireyler olmasını garanti altına alacaktır.
Bugün dünyada değer yaratan ülkelerin en büyük ortak noktası, eğitim sistemlerinin sanayi ve teknoloji ile iç içe geçmiş olmasıdır. Türkiye de tıp, kimya, biyoloji, inşaat, makine, ilaç, metal ve enerji gibi sektörlerde güçlü bir eğitim ve üretim modeli geliştirerek küresel rekabette avantaj sağlayabilir.
Türkiye’nin Üretim Gücü ve Sanayi Politikası ;
Türkiye’nin kalkınma sürecinde üretim odaklı bir dönüşüm kaçınılmazdır. Katma değerli üretimler, sanayi ve teknoloji merkezleri ile güçlendirilmeli, makine, kimya, ilaç, tekstil ve gıda sanayisi yeniden tesis edilmelidir. Özellikle metal üretimi, ileri teknoloji makineler ve stratejik ürünler ülkemizin küresel rekabet gücünü artıracaktır.
Tekstilde, Türkiye pamuk, yün ve ağaçtan elde edilen iplik üretiminde dünya liderlerinden biri olabilir. Kâğıt üretimi tekrar teşvik edilmeli, orman ürünleri ve mobilya sanayisi güçlendirilmelidir. Ayrıca kimya sektörü, seramik, bor, alçı gibi yerli kaynaklarla desteklenerek Türkiye’yi dünya pazarında önemli bir üretici haline getirebilir.
Sağlık, Lojistik ve Küresel Rekabet ;
Türkiye’nin kalkınma stratejisinde sağlık sektörünü de merkeze koyması kritik bir öneme sahiptir. Modern hastaneler inşa etmek, ilaç, tıbbi malzeme ve medikal teknoloji üretimini artırmak, Türkiye’yi uluslararası sağlık merkezi haline getirebilir.
Lojistik sektörü, ülkenin sanayi ve ihracat hedeflerini destekleyen önemli bir yapı taşıdır. Hızlı taşımacılık, verimli depolama alanları, elektrikli trenler ve kombine taşıma sistemleri ile Türkiye, bölgesinde ticaretin merkezi olma yolunda ilerleyebilir.
Adalet ve Yönetimde Güven ;
Kalkınmanın sadece üretimle sınırlı olmadığı bir gerçektir. Toplumsal gelişim ve huzurun sağlanması için hukuk sisteminin adalete ve hakkaniyete dayalı olması gerekir. İdarecilerin bilge ve liyakat sahibi olması, toplumun yönetime güven duymasını sağlayacaktır. Rekabetçi, şeffaf ve akıllı bir yönetim modeli ile Türkiye, istikrarlı bir geleceğe doğru ilerleyebilir.
Güçlü Türkiye’nin İnşası ;
Ekonomik kalkınma, eğitim reformu ve sanayi dönüşümüyle mümkündür. Türkiye, üretim ve inovasyonu merkeze alarak küresel bir güç hâline gelebilir. Ancak en önemli nokta, bu sürecin yalnızca teknik dönüşümlerle sınırlı olmaması, toplumun her kesimiyle ortak bir vizyon oluşturulmasıdır.
Türkiye, tarihinden aldığı ilhamla geleceğini şekillendirirken, bireylerin özgüveniyle yükselen bir toplum inşa etmek zorundadır. Çalışma azmi ve üretim gücüyle dünyanın karşısında dimdik duran bir Türkiye, başarıya ulaşmanın en güçlü yoludur.
Halil Gökmen Atılan
Türkiye Yüzyılı Partisi Genel Merkez Teşkilat Başkanı