Anadolu’nun kültürel ögelerinden biri olarak kabul edilen halıcılık, el dokuma halılar, kilimler bütün dünyaya Türkiye’nin zenginliğini gösteriyor. Orta Asya’dan gelerek Balıkesir’in Sındırgı ilçesine yerleşen Yaycı bedir Yörüklerinden ismini alan Yağcıbedir Halıları, dünya tarihinin en eski halısı olan Pazırık ile aynı özelliklerdedir. Yağcıbedir Halısı ile ilk tanışmam 2010’lu yıllarda Yılmaz Avcı ile Sındırgı’ya yaptığım ziyaretler kapsamında oldu. Uzun yıllar Sındırgı’da belediye başkanlığı yapmış ve o dönemlerde de belediye başkanı olan Yağcıbedir Halısına yüreğini, sevgisini katmış olan Ekrem Yavaş, belediye başkanı olmadan önce de başkanlığı bıraktıktan sonra, şu anda da ülkenin çeşitli yerlerinde fuarlarda farklı alanlarda Yağcıbedir Halısını tanıtma gayretinde olan bir manav yörüğü. Onun anlatımıyla tanıdığım Yağcıbedir Halısının hikayesine sizleri götüreceğim.
Anadolu halı ve kilimlerinin ortak kaderi olan nice sevdanın, hasretin ve mutluluğun ilmek ilmek nakşedildiği Yağcıbedir Halısı’nın neredeyse 3000 yıllık geçmişi bulunuyor. Yağcıbedir sadece bir halı değil yaşam biçimidir aslında. Bir yörük aşiretinin ismi olan Yağcıbedir bir halının adından öte bir kültürün adıdır. Bu halılar, bugün Rusya’daki St. Petersburg Hermitage müzesinde sergilenmekte olan ve dünyanın bilinen en eski halısı unvanına sahip Altay Dağları’ndaki bir Türk mezarında bulunan “Pazırık” halısıyla düğüm ve dokuma tekniği bakımından aynı özelliklere sahiptir.
Yağcıbedir aslında yay yapan Yörük aşiretinin adı. “Yay yapan bey” anlamına geliyor. Zamanla yaycı bedir kelimesi Yağcıbedir olarak değişmiştir. Selçuklu ve Osmanlı’da orduya yay yapan yörük beyliğinin adı olarak biliniyor. Anlatılan bir hikâyeye göre; 4-5 asır öncesine kadar birlik içinde iken bu yörük aşireti bir düğün meselesi yüzünden birbirlerinden kopuyor ve her biri ayrı ayrı yerlere savruluyor. Bugün Türkiye’de 18 köyde yaşadıkları dile getiriliyor. Erkek tarafı Bigadiç ve Sındırgı tarafında kız tarafı ise Bergama ve Dikili tarafında yaşıyor. Bu ifadeler ve anlatımlar Ekrem Yavaş’a ait. Bir başka anlatımda ise 1691 yılındaki iskân hareketleriyle Adana ve çevresine yerleşmek zorunda kalan Yaycı Yörükleri, çok kısa bir süre sonra bölgedeki salgın hastalıklardan kaçarak, Sındırgı ve çevresine gelmişler.
Sındırgı Yağcıbedir Yörüklerinden ismini alan Yağcıbedir Halısı bugün Eşmedere, Çakıllı, Karakaya, Alakır ve Eğridere köylerinde orijinaline bağlı kalarak dokunmaya devam ediyor. Halılardaki desenler de hüzün, sevinç, gelecek hayattan beklentiler ve ahiret hayatına bakış anlatılmaya çalışılıyor. Koyunlardan alınan yünlerin iplik haline getirilmesi ve tabii kök boyalarıyla renk verilmesi sonrasında ilmeklerin oluşturulması ile dokunan halılar, Yağcıbedir kültürünü yaşatmayı sürdürmenin bir çabasıdır.
Yağcıbedir halıları döner Leventli tezgâhlarda dokunuyor, bu tezgâhların alt kısmı yere oturmuş, hafifçe arkaya eğimli iki yassı tahta ile bu tahtaların alt ve üstünde açılan yuvalara kendi etrafında rahatlıkla dönebilen, iki başlarında ağaçları sıkıca kavrayan iki metal çemberden oluşuyor. Üst leventtekine yere paralel bir metal çubuk yerleştirilir, alt levendin aynı bölümünü ise kalın bir kayış var. Bu iki parçayı, uçları çengel şeklinde sonuçlanan bir burgu birleştiriyor. Yörede tezgâhlar ortalama 2 metre genişliğe sahipken, boyları 170–180 cm. arasında değişir.
Yağcıbedir halılarında genel olarak 4 ana renk lacivert (gök), kırmızı (al), koyu kırmızı (nariç), beyaz (ak) hakimdir. Kök boyası ile boyanan iplerin renkleri halılar kullanıldıkça parlar. Bu halıların 150-200 yıl ömrü olur. Yaklaşık 80,90 yıl öncesine kadar Bergama çevresi Yağcıbedir dokumalarında kullanılan ilmek ipi renklerini, Osman Bayatlı, şu şekilde derlemiş;
Meşe kabuğu kahverengi ve siyah boyar, Palamut tırnağı siyah boyar, Nar kabuğu kahverengi ve siyah boyar, Ceviz kabuğu kahverengi boyar, Kök boya: vişne rengi boyar, Çömlek boya (çivit) lacivert boyar, Asma yaprağı tazesi filizi, kartı sarı boyar. Bu boyaları sabitlemek için kullanılan farklı yöntemler vardır. Bir yöntem de şap, tuz ve yoğurt suyunda paslandırılmış demirden faydalanıldığı gibi bir başka yöntem ise 3 gün süre ile gübreli toprak su da bekletilir.
Yağcıbedir Halısının zemin rengini oluşturan lacivert, gökyüzünün mavi olmasından dolayı Yağcıbedir Halısında en çok kullanılan renktir. Yörede bulunan labada bitkisinin kökünden elde edilir. Kırmızı tarihte bir bereket sembolü olan kınadan rengini almıştır. Kadınların kına yakınmasındaki sebep bereket beklentisidir. Aynı beklenti Yağcıbedir Halılarının rengine de yansımıştır. Yörede bulunan sarıkız otundan elde edilmektedir. Bütün canlıların topraktan gelip toprağa dönecek olması ve canlıların besinlerini topraktan temin etmesi sebebi ile kahverengi Yağcıbedir Halısındaki yerini almıştır. Kırmızının ikinci suyuna çalı kozalakları katılarak elde edilir. Halıda en az kullanılan renk siyahtır. Siyah hüzün demektir. Daha çok yaşlı kadınlar siyahı kullanır. Yumuşak siyah kayaların bitkilerle kaynatılması il elde edilir. Eğridere Köyü ve Alakır Köyü siyah rengi kullanmaz. Genç kızlar ise genelde beyaz rengi daha sık kullanır. Sık kullanmalarındaki sebep beyaz rengin sevinci, hayattan beklentilerini ve gelin olma özlemlerini dile getirme arzularıdır. Genellikle Eğridere ve Alakır Köylerinde zemini beyaz olan halılar dokunmaktadır.
Yağcıbedir halılarında farklı motifler işlenir. Bunlardan yedisulu; gökyüzünün yedi katlı olduğu düşüncesinden yola çıkılarak kenar motiflerinde su yollarının yedi tane olarak yapılmasıdır. Bu motifi genel olarak Çakıllı Köyü kullanır. Heybelisu; atların sırtlarındaki heybelerde bulunan motifin kenar desenlere işlenmesidir. Köylülerin deyimi ile “çam kobağı”, “Tarla sınırı” anlamını taşımaktadır. Bu motifi de genellikle Eşmedere Köyü kullanır. Yıldız dönüşü motifi; Yıldızların Güneş’in etrafında dönmesi bu motifin oluşmasına sebep olmuştur. Eğridere ve Çakıllı yörelerinin kenar motiflerinde sıkça rastlanır. Elibelinde motifi; Bir kadının ellerini beline koymuş hali stilize edilerek oluşturulmuş, kadının aynı zamanda anne olması sebebi ile üremeyi de temsil ediyor. Genelde Eğridere ve Karakaya yörelerindeki halılarda görülür. Deveboynu motifi; Halının kenar motiflerinde ve kenar ile zemin arasında kullanılır. Tarihte bütün sanat dallarında, özellikle İslamiyet sonrası Türk kültürüne girmiş olan sanatlarda bu motife sıkça rastlanır. Çakıllı ve Eğridere yörelerinde genelde bu motife yer verilir. Köpek dişi motifi; kenar motifleri ile zeminin kesişme noktasında kullanılır. Eğer bir halıda mihrap ile kenarsuyu arasında deveboynu yoksa köpek dişi mutlaka bulunur. Bütün yöresel halılarda bu motife rastlanılır.
Zemin motifleri mihrap, kocabaş, yıldızlar, hayat ağacı, civa, çınar yaprağı, elli motif ve üzüm salkımı şeklinde yer alır. Yağcıbedir halıları; diğer halılardan zemindeki motiflerin yalınlığı ve renklerinin sadeliği ile ayrılır. Dünyada “Türk düğümü” olarak bilinen Gördes tekniği ile ilmeklenen Yağcıbedir Halısı 1 dm²’sinde 1400-1600 düğüm, 1 santimetresinde de 30-35 ilmek bulunur. Bu yüzden halıların ömrü eğer kullanılıyorsa 150 ve 200 yıl arasında değişir ancak dokunduktan sonra hiç kullanılmaz ise asırlarca kalabilir.
Son olarak yine Ekrem Yavaş’ın anlattığı Yağcıbedir Halısı’nın ilettiği mesaj ile Uçan Halı tabirine yer verip yazıyı tamamlayalım.
“Bir genç kız evlenme çağına geldiğinde sevdiğini de halıya ifade eder. Halıda bilerek bir hata yapar. Cumartesi günleri Sındırgı merkezinde kurulan pazara, babası halıyı getirir. Hatalı halıya ederinden daha düşük fiyat biçilir. Çünkü kızın mesajını anlar tüccar. Baba ‘neden?” diye sorduğunda da ‘amca git kızına sor, evlenme çağı gelmiş senin kızın’ denir. Baba durumu hemen anlar ve köyüne gider ve gereğini yapar.” Genç kızlar halıya mesaj vermekle kalmaz işin başında bu işi sahiplenir. Nasıl mı? Onu da anlatıyor Ekrem Yavaş; “Kız çeyizine halı dokuyacak diyelim. Halıya öyle özel bir anlam yükler ve der ki, ‘bu halı ben ölünceye kadar bende kalacaktır ve onu asla satmayacağım.’ Sonra, sanki evleneceği kişiyi seçer gibi yün alacağı kuzuyu seçer ve onun büyümesini izler. Vakti gelince yününden elde ettiği yapağı ile halısını dokur, desenini kendisi yapar, boyasını kendi yapar ve o halı ölünceye kadar onun kalır.”
Uçan halı tabirine gelince “Uçan halı gerçek olsaydı, Yağcıbedir olurdu” diyen Ekrem Yavaş ilçe de belediye başkanlığı yaptığı dönemlerde geleneksel hale getirdiği “Sındırgı Yağcıbedir Uçan Halı Şenlikleri”nde sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya Yağcıbedir Halısı’nı tanıtma gayretinde olmuştur. Neden Uçan Halı deniyor? Yağcıbedir halısını bir köşesinden tutarak hava da fırlattığınız da belli bir mesafe hava da gidiyor ve düzgünce serilmiş gibi yere düşüyor. Çok kez şahit olduğum bu anları unutmak mümkün değil.
Yağcıbedir’in hikayesini beğendi iseniz en müsait zamanda bu halıyı dokuyan elleri ve yürekleri görmek ve tanımak için Sındırgı’ya uğramanız gerekir.
YORUMLAR