Türkiye siyasetinde son haftalarda yaşanan gelişmeler, yalnızca günlük tartışmalarla açıklanamayacak kadar derin bir kırılma sürecine işaret ediyor.
Bir yanda muhalefet cephesinde peş peşe yaşanan skandallar, istifalar, davalar ve birbirini hedef alan açıklamalar; diğer yanda ise bütün bu kaosa rağmen devleti istikrarla yöneten, krizleri fırsata çevirebilen bir lider: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Siyaset sahnesinde taşlar yeniden diziliyor, ittifaklar sorgulanıyor, yeni oluşumlar doğuyor.
Ama bir gerçek değişmiyor: Türkiye, güçlü liderlik olmadan bu zorlu süreci atlatamaz.
⸻
CHP’de Kazan Kaynıyor: Özgür Özel’in Çıkışları, İmamoğlu Davaları, Mansur Yavaş Tartışmaları
Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) sular bir türlü durulmuyor.
Partinin iç dengeleri, neredeyse her gün yeni bir krizle sarsılıyor.
CHP’li eski vekillerin ve uzun yıllar partiye destek vermiş gazetecilerin bile artık “CHP rotasını kaybetti” diyerek açık açık eleştirilerde bulunması, tabanın sabrının tükendiğini gösteriyor.
Genel Başkan Özgür Özel, her konuşmasında “sert muhalefet” vurgusu yaparken, aynı zamanda hem parti içindeki hizipleri hem ittifak ortaklarını hedef alıyor.
Ancak bu çıkışlar, birlikten çok derin bir bölünme etkisi yaratıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen yolsuzluk, usulsüzlük ve casusluk dosyaları CHP’nin üzerine kara bir gölge gibi çökmüş durumda.
İmamoğlu’nun yakın ekibindeki bazı isimlerin ifade vermeye çağrılması, partide “kim kime çalışıyor?” tartışmasını körükledi.
Parti yönetiminden gelen “bizimle ilgisi yok” açıklamaları, CHP’deki güven krizini derinleştirdi.
Ankara cephesinde ise Mansur Yavaş’ın belediyedeki gereksiz harcamaları gündemde.
Sosyal tesislerdeki lüks dekorasyonlardan araç kiralama ihalelerine kadar birçok başlıkta ortaya çıkan israf iddiaları, “temiz belediyecilik” sloganını boşa düşürüyor.
Yavaş’ın sessiz kalması, kamuoyunda “hesap veremiyor mu?” sorusunu gündeme taşıdı.
Bugün CHP’nin içinde kimsenin inkâr edemeyeceği bir tablo var:
Kazan kaynıyor.
Liderlik yarışı, ideolojik çizginin önüne geçmiş durumda.
“Değişim” sloganıyla başlayan süreç, artık kaos, iç çekişme ve itiraflarla anılıyor.
⸻
Ali Babacan’ın Sert Tepkisi: “Hadi Oradan!”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son çıkışıyla muhalefet cephesinin iç fay hatlarını daha görünür hâle getirdi.
CHP’nin “Bizim oylarımızla seçildiler” sözlerine karşı Babacan’ın verdiği yanıt, siyasetin gündemini sarstı:
“Hadi oradan!”
Bu çıkış, sadece bir tepki değil; aynı zamanda muhalefet bloğuna bir ayna tuttu.
Babacan’ın sözleriyle “Altılı Masa” döneminde verilen sözlerin tutulmadığı, ortak akıl yerine çıkar hesabı yapıldığı bizzat muhalefetin kendi aktörleri tarafından dillendirilmiş oldu.
DEVA, Saadet ve Gelecek Partileri, CHP’nin domine ettiği yapının artık kendilerini temsil etmediğini açıkça ortaya koyuyor.
Birlik görüntüsü yerini güven krizine, hesaplaşmalara ve kişisel rekabete bırakmış durumda.
Muhalefet artık iktidara alternatif değil, birbirine rakip partiler topluluğu hâline geldi.
⸻
Külliye Resepsiyonunun Sürprizi: Davutoğlu ve Babacan’ın Katılımı
Cumhuriyet’in 102. yılı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen resepsiyon, yalnızca bir tören değil, aynı zamanda bir siyasi satranç hamlesiydi.
Uzun süredir iktidara mesafeli durduğu bilinen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın davete katılması Ankara kulislerini hareketlendirdi.
Bu katılım, “Yeni bir diyalog dönemi mi başlıyor?” sorularını da beraberinde getirdi.
Gerçekte Türkiye siyasetinde hiçbir köprü tamamen yıkılmaz; Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin doğasını bilen bir lider olarak “devletin çatısı altında birlik” mesajını her fırsatta yineliyor.
Davutoğlu ve Babacan’ın Külliye’deki varlığı, devletin birleştirici kimliğini hatırlatan sembolik bir duruş olarak okunmalıdır.
Cumhurbaşkanı’nın kapsayıcı vizyonu sayesinde, dünkü rakipler bugün devletin çatısı altında yeniden buluşabiliyor.
Bu, Türkiye siyasetinin olgunlaşmasının da göstergesidir.
⸻
Bahçeli’nin Stratejik Sessizliği: Devlet Bey’in Denge Siyaseti
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, her zamanki gibi siyasetin tam merkezinde, ama gürültüden uzak bir konumda duruyor.
Onun stratejik sabrı, Türk siyasetinin en istikrarlı çizgilerinden biridir.
Külliye resepsiyonuna MHP’den katılım olmaması, bazı yorumcular tarafından “soğukluk” olarak görülse de bu, Bahçeli’nin denge siyasetiyle ilgilidir.
Bahçeli’nin geçmişte söylediği şu cümle hâlâ geçerlidir:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’la kurduğumuz ittifak şahıslar arasında değil, devletin bekası üzerinedir.”
Bu yaklaşım, Cumhur İttifakı’nın kalıcı ve stratejik niteliğini gösterir.
MHP, polemik üretmek yerine devlet aklının yanındadır.
Bahçeli’nin sessizliği, çoğu zaman siyasette en yüksek sesli duruştur.
⸻
Anahtar Parti Zayıf, Zafer Partisi Kan Kaybediyor, Yeniden Refah Sessiz
Muhalefetin alternatifi olarak lanse edilen Anahtar Parti, beklenen etkiyi yaratamadı.
Sahada güven vermeyen, teşkilatını tamamlayamayan ve net bir politik vizyon ortaya koyamayan bir görüntü çiziyor.
Kulislerde, “Anahtar Parti kilidi açmadan paslandı” deniliyor.
Zafer Partisi de sert çıkışlarına rağmen kan kaybediyor.
Toplumsal bir taban yerine sosyal medya tepkileriyle ayakta kalmaya çalışan bir parti hâline geldi.
Sert söylem üretmek kolay ama çözüm üretmek zor; Zafer Partisi bu farkı hâlâ kavrayamadı.
Yeniden Refah Partisi ise şaşırtıcı derecede sessiz.
Ülke gündemindeki hiçbir kritik meselede sesini yükseltmemesi, tabanda ciddi bir hayal kırıklığına yol açtı.
Bu sessizlik, partinin yönünü kaybettiği algısını güçlendiriyor.
⸻
DEM Parti’nin Cumhurbaşkanı Ziyareti: Diyalogta Yeni Sayfa
Geçtiğimiz haftalarda DEM Parti heyetinin Cumhurbaşkanını ziyaret etmesi, muhalefet cephesinde büyük yankı uyandırdı.
Ancak görüşmenin içeriğine bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zaman olduğu gibi demokratik teamüller çerçevesinde her kesimi dinleyen lider tavrını sürdürdüğü görüldü.
Muhalefetin bile dokunmaktan kaçındığı konularda bile Cumhurbaşkanı, açık diyalogla sorun çözme iradesini gösteriyor.
Bu, “milletin Cumhurbaşkanı” olma vasfının somut bir örneği.
Görüşmede gündeme gelen talepler, Türkiye’nin milli birlik anlayışı içinde değerlendirildi.
Bu tutum, Erdoğan’ın devlet aklı ve sabrıyla hareket ettiğini bir kez daha ortaya koydu.
⸻
Yeni Bir Nefes: Türkiye Yüzyılı Partisi Sessizce Geliyor
Kulislerde bir süredir yeni bir siyasi hareketin adı dolaşıyor: Türkiye Yüzyılı Partisi.
Teşkilatlanmasını büyük bir gizlilikle ama kararlılıkla sürdüren bu yeni oluşum, Türkiye’nin dört bir yanında yapılanma sürecini tamamlamak üzere.
Partinin vizyonu, doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye Yüzyılı hedefiyle paralellik gösteriyor.
Yani bu hareket, iktidarın vizyonunu sahiplenen ama kendi taban dinamiğini de oluşturmak isteyen bir siyasi damar gibi görünüyor.
Sahadaki izlenimlere göre parti, “devlet-millet bütünlüğü” ilkesini merkezine alıyor.
Bu nedenle kulislerde sıkça soruluyor:
“Türkiye Yüzyılı Partisi, Cumhur İttifakı’nın yeni doğal müttefiki mi olacak?”
Henüz resmi bir açıklama olmasa da, vatan, bayrak, millet, devlet ekseninde duruş sergileyen bu yeni hareketin önümüzdeki dönemde çok konuşulacağı kesin.
⸻
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Krizleri Fırsata Çeviren Dirayetli Liderlik
Bütün bu tablo içinde bir kişi var ki hâlâ siyasetin tartışmasız merkezinde: Recep Tayyip Erdoğan.
Yirmi yılı aşkın süredir krizlerle, kuşatmalarla, ekonomik dalgalanmalarla sınanan bu lider, bugün hâlâ dimdik ayakta.
Küresel ekonomik fırtınalar, savaşlar, diplomatik baskılar arasında Erdoğan; devletin sürekliliğini, üretimin önceliğini, halkın refahını merkeze alan bir siyaset izliyor.
Popülizme teslim olmadan üretim, yatırım, savunma sanayii ve enerji bağımsızlığı alanlarında yürüttüğü reformlar, Türkiye’yi kendi ekseninde güçlendiriyor.
Gazze’den Karabağ’a, Ukrayna’dan Afrika’ya kadar her bölgede Türkiye’nin söz sahibi olması, Erdoğan’ın vizyoner dış politika anlayışının sonucudur.
Bugün dünya liderleri krizlerde Türkiye’nin kapısını çalıyorsa, bunun sebebi tesadüf değil; dirayetli liderliktir.
⸻
Sonuç: Çatırdayan Muhalefet, Sağlam İktidar
CHP kendi iç çekişmelerine, İYİ Parti dağılma sürecine, Zafer Partisi etkisizliğe, Yeniden Refah suskunluğa, Anahtar Parti zayıflığa, DEM Parti ise belirsizliğe sürüklenmiş durumda.
Bu tabloya rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yoluna emin adımlarla devam ediyor.
Bugün Türkiye’de istikrarın, dirayetin ve devlet aklının simgesi tek isim varsa o da Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Çünkü bu ülke, günübirlik tartışmalarla değil, vizyonla yönetilir.
Ve o vizyonun adı da artık bellidir: Türkiye Yüzyılı.
Halil Gökmen Atılan
Genel Yayın Yönetmeni – TV90 Medya A.Ş.
