Uzmanlar da tam olarak açıklayamıyor… Dünya nüfusunun yarısında görülüyor, her üç kişiden birinde kansere yol açıyor

Uzmanlar da tam olarak açıklayamıyor… Dünya nüfusunun yarısında görülüyor, her üç kişiden birinde kansere yol açıyor

ABONE OL
Eylül 20, 2024 05:37
Uzmanlar da tam olarak açıklayamıyor… Dünya nüfusunun yarısında görülüyor, her üç kişiden birinde kansere yol açıyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Kansere yol açan faktörler” denince aklımıza genlerden beslenmeye tütün ürünlerinden güneşin zararlı ışınlarına kadar pek çok şey geliyor. Ancak en önemli faktörlerden biri gözden kaçıyor: Hastalık yapan mikroorganizmalar…

Amerikan Kanser Araştırmaları Vakfı’nın çarşamba günü yayımladığı raporda, dünya genelindeki kanser vakalarının yüzde 13’ünün bakteri ve virüs kaynaklı olduğunu ortaya koydu.

Örneğin mide kanserlerinin çoğu bir bakteriden kaynaklanıyor. Rahim ağzı kanserlerinin çoğunluğu ile bazı genital ve oral kanserler bir virüsten kaynaklanıyor. Bazı kronik viral enfeksiyonlar da karaciğer kanserine yol açıyor.

Hangi enfeksiyonun kansere neden olduğunu bilmek kanser vakalarını önlemek açısından da çok kritik. Zira kansere yol açan bu virüs ve bakteri enfeksiyonlarının birçoğu, aşılama yoluyla kolayca önlenebiliyor. Dahası bu patojenler vücuda girdikten sonra, erken teşhis ve tedaviyle kansere yol açmadan ortadan kaldırılabiliyor.

Raporu hazırlayan ekibe Duke Üniversitesi Tıp Okulu’ndan Dr. Michael Pignone liderlik etti. Kansere yol açan çok sayıda enfeksiyon arasında bu dördünün önlenmesinde ve tedavi edilmesinde önemli gelişmeler kaydedildiği için raporda bu virüs ve bakterileri öne çıkardıklarını belirten Dr. Pignone, “Geçmişte çok yaygın olan bazı kanserleri nadir hastalıklara dönüştürmenin eşiğindeyiz” ifadelerini kullandı.

Raporda öne çıkan dört viral ve bakteriyel enfeksiyon şunlar:

İNSAN PAPİLLOMA VİRÜSÜ (HPV)

HPV’nin 200’den fazla çeşidi bulunuyor. Bunlardan 12 tanesi, rahim ağzı kanseri, genital bölge kanseri ve ağız kanserlerinin riskini artırdığı için özellikle öne çıkıyor.

HPV ile enfekte olan kişilerin çoğu kendiliğinden iyileşiyor. Ancak rahim ağzında HPV enfeksiyonu olan kadınların yaklaşık yüzde 10’unda yüksek riskli ve inatçı bir enfeksiyona dönüşüyor.

Washington’da bulunan Fred Hutch Kanser Merkezi bünyesinde bulunan Patojen İlişkili Malignite Birleşik Araştırma Merkezi’nin bilimsel direktörü olan Denise Galloway, “Bu durum hücrelerin hızla çoğalmasına ve tümörleri baskılayan proteinlerin etkisiz hale gelmesine neden olabilir” dedi.

HPV’nin yayılma yollarının başında cinsel temas geliyor. Prezervatif kullanımı HPV’ye karşı bir nebze koruma sağlasa da aşıların yerini tutmuyor. Dr. Galloway, “Eğer bir kişiyi genç yaşta HPV’ye karşı aşılarsanız, riski sıfıra indirebilirsiniz” dedi.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri 11-12 yaşlarından itibaren 26 yaşına kadar iki ya da üç doz HPV aşısı yapılmasını tavsiye ediyor. Ancak 26 yaşın üzerinde aşı olmayı tercih edenler de var. Ancak araştırmalar aşıya uygun pek çok gencin bunu bilmediğini ya da ihmal ettiğini gösteriyor.

Dr. Pignone, “Aşı oranlarındaki artış en önemli uzun vadeli strateji” dedi. HPV’nin yol açtığı hücresel anomalilerin kansere dönüşmeden önce erken teşhis edilmesi de kritik. Doktorlar HPV enfeksiyonu vajinadan ya da rahim ağzından alınan sürüntü örneğiyle test ediyor. HPV testleri genellikle Pap smear testleriyle birlikte yapılıyor.

HEPATİT B VE C

ABD’nin Teksas eyaletinde bulunan MD Anderson Kanser Merkezi’nde gastrointestinal onkolog olarak görev yapan Dr. Sunyoung Lee, “Bu virüsler karaciğer hücrelerinde inflamasyona yol açarak kansere yol açıyor” dedi.

Kronik inflamasyon, karaciğerde skar dokusu birikimine neden oluyor. Siroz adı verilen bu durum kanser için güçlü bir risk faktörü oluşturuyor. Dr. Lee, “Bazı vakalarda hepatit B sağlıklı karaciğer hücrelerini değiştirerek doğrudan kansere yol açabiliyor” dedi.

Hepatit B ve C, kan, meni gibi çeşitli vücut sıvılarına temas yoluyla bulaşabiliyor. Hepatit B’nin hamilelik yoluyla anneden bebeğe bulaşı da oldukça yaygın görülen bir durum. Doktorlar iki enfeksiyonu da kan testleriyle tespit ediyor.

Hepatit B’ye karşı oldukça etkili bir aşı var. Üstelik 1991’den bu yana bebeklere hepatit B aşısı yapılması tavsiye ediliyor. 60 yaş üstü yetişkinlerle risk grubundaki kişilerin de düzenli olarak kontrol edilmesi ve aşılanmadıysa hepatit B aşısı yaptırması öneriliyor.

Hepatit C’nin aşısı yok ancak hastalığın ABD’deki bir numaralı bulaş yolu olan iğne paylaşımını durdurmak enfeksiyon riskini önlemenin de en iyi yolu.

Dr. Lee, “Antiviral ilaçlar hepatit C’yi tedavi edebilir” dedi. Ancak hastaların çoğu uzun yıllar tedavi edilmeden kalıyor. Bunun nedeni ya hastalığın tedavi gerektiren ciddi bir durum olduğunu idrak edememeleri ya da sağlık sistemiyle bağlantılarının kopuk olması.

Dr. Lee, bazı hastaların hepatit teşhisiyle 20 yıl yaşadığını, bu kadar uzun süreli maruziyetin karaciğer hasarına yol açtığını ve karaciğer kanseri riskini artırdığını söyledi.

Hepatit B vakaları akut ve hafif enfeksiyondan kronik enfeksiyona kadar uzanabiliyor. Bu inatçı enfeksiyonlar antiviral ilaç kullanımı dahil tedavi gerektiriyor. Bazı vakalarsa ise bağışıklık sisteminin enfeksiyonla savaşına yardım eden bir protein olan interferonun da tedaviye eklenmesi gerekebiliyor.

Dr. Lee, hepatit B’nin anneden bebeğe geçişinin çok yaygın olduğunu da hatırlatarak hamile kadınların test edilmesi gerektiğini söyledi.

HELİKOBAKTER PİLORİ (H. PYLORİ)

H. pylori enfeksiyonları çok yaygın. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı bu bakteriyi taşıyor. Ancak her üç taşıyıcıdan sadece birinde kanser gelişiyor. Fred Hutch Kanser Merkezi’nde eğitimden sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yapan Nina Salama, “Bilim insanları bu oranın sebebi veya bakterin kansere nasıl yol açtığı konusunda tam olarak emin değil” dedi.

H. pylori bakterisi tükürükte, diş plağında ve dışkıda bulunuyor. Dr. Salama, enfeksiyonların çoğu zaman çocukluk yıllarında aile üyelerinden kapıldığını ya da kalabalık yaşam alanlarında bulaştığını belirtti ve “Çoğu kişi asemptomatiktir” dedi.

Dr. Salama, enfeksiyonun mide zarında kronik inflamasyona yol açtığını, bunun da kanseri tetiklediğini belirtti. Öte yandan bakteriler hücrelerde mutasyona yol açan toksik proteinleri de beraberinde getiriyor. Bakterinin türüyle kişinin genleri de kanser oluşumunda bir rol oynayabiliyor.

Dr. Salama, H. pylori’nin aile içinde yayılmasını önlemenin en iyi yolunun çatal kaşık, bardak ve diş fırçası gibi eşyaların paylaşılmasından mümkün olduğunca kaçınmak olduğunu belirtti. Öte yandan yemeği hazırlamadan ve yemeden önce ve tuvaletten çıktıktan sonra ellerin 20 saniye boyunca sabun ve suyla iyice yıkanması da bakteriyi öldürüp ortadan kaldırıyor.

Dr. Salama, mide ülseri, mide ağrısı ve kanlı dışkı gibi sorunlar yaşayan kişilerde H. pylori testinin mutlaka yapılması gerektiğini belirtti. H. pylori enfeksiyonlarının antibiyotikle tedavi edildiğini söyleyen Dr. Salama, “Doktorlar ayrıca asidi azaltıp mide zarını koruyan ilaçlar da reçete edebilir” dedi.

Dünya genelindeki kanser vakalarının yüzde 13’ü bakteri ve virüs kaynaklı. Üstelik bunların pek çoğu kolayca önlenebilen ve tedavi edilebilen mikroplar. Peki en yaygın olanlar hangileri?Yaşamhttps://www.hurriyet.com.tr/aile/galeri-uzmanlar-da-tam-olarak-aciklayamiyor-dunya-nufusunun-yarisinda-goruluyor-her-uc-kisiden-birinde-kansere-yol-aciyor-42536695Kanser,Yol,Aşı,Enfeksiyon,Bakteri,Hpv,Yaş,Tedavi,Risk,Virüs,Çoğu,Bazı,Enfeksiyonlar,Karaciğer,Test,Salama,Mide,Lee,Hepatit B

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r