Kaleme alan: Halil Gökmen Atılan
Vefa…
Bir zamanlar insan olmanın en sade ama en kutsal ölçüsüydü.
Birinin yanında olmak, onunla aynı sofrayı paylaşmak, aynı yolda yürümek demekti.
Şimdi ise dünya değişti, insanlar da değişti.
Vefa, bir değer olmaktan çıkıp, sadece İstanbul’da bir semt adı olarak kaldı.
Bugün hayatın her alanında vefasızlık hüküm sürüyor.
Siyasette dostluk, menfaat bitince; iş dünyasında samimiyet, çıkar tükenince;
aşkta sevgi, sabır azaldığında bitiyor.
Artık insanlar işine yaradığın kadar seni tanıyor,
beklentisi sürdüğü kadar yanında kalıyor.
Oysa vefa, menfaatin gölgesinde değil; vicdanın ışığında yeşerir.
Bir dönüp bak;
dostluklar, kardeşlikler, sevgiler, hatta aile bağları bile bir “çıkara” dayalı hale geldi.
Artık birini sevmenin nedeni yok; menfaatin bittiği yerde sevgi de bitiyor.
Birçok dostluk alkışla başlıyor, sessizlikle bitiyor.
Birçok aşk, sözlerle büyüyor, ilgisizlikle sönüyor.
Ve birçok kardeşlik, mirasla değil ama menfaatle yok oluyor.
Oysa vefa, insanın kendine olan borcudur.
Unutulmaz bir dostluk, geri dönmeyen bir iyilik, ya da sessiz bir minnettir.
Vefasızlık ise, sadece birine değil, bir değere ihanet etmektir.
Çünkü insan, unuttuğu kadar değil; nankörleştiği kadar küçülür.
İş hayatında vefasızlık başka bir maskeyle karşımıza çıkar.
Birlikte kurulan hayaller, kazançla birlikte bencilliğe dönüşür.
Bir zamanlar aynı yolda yürüyenler, makam değişince yön değiştirir.
Oysa gerçekten güçlü insan, çıkarına değil, karakterine sadık olandır.
Aşkta vefasızlık daha da acıdır.
Bir zamanlar “seninle bir ömür” diyen, bir gün bir yabancı kadar soğuk olur.
Oysa aşk; sadakatle anlam kazanır, vefayla yaşar.
Sevgi, sadece mutlu günlerin değil, zor zamanların da yanında kalabilmektir.
Bir gönül, yalnızca ilgiyle değil, sadakatle büyür.
Kırıldığında bile dua edebilen insan, gerçek sevgiyi bilen insandır.
Ailede ise vefa, en kutsal bağdır.
Bir baba evladını menfaate göre sevmez;
bir anne, karşılık beklemeden yüreğini verir.
Ama çağımızda bu bile değişti.
Evlat, çıkarına göre değer biçiyor;
ebeveyn, sevgiyi koşula bağlıyor.
Oysa gerçek vefa, kan bağıyla değil, gönül bağıyla yaşanır.
Bugün her şey hızla tüketiliyor: duygular, insanlar, ilişkiler, hatıralar…
Sadakat yerini sabırsızlığa, vefa yerini unutkanlığa bırakıyor.
İnsanlar artık bağ kurmak yerine bağ koparmayı öğrenmiş.
Her şey geçici, herkes geçici.
Ama vefalı kalanlar, insanlığın son sığınağıdır.
Zamanla anlayacaksın…
Vefasızlık bir kayıp değil, bir öğretidir.
Kimin gerçek, kimin sahte olduğunu anlamanın bedelidir.
Ve belki de vefasızlık, insana en çok kendine sadık kalmayı öğretir.
Bugünkü yazımı şu sözle bitirmek istiyorum:
“Yol güzeldi, aslında kötü olan bizleriz.”
— Halil Gökmen Atılan
