Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Göktürk KADIOĞLU
Göktürk KADIOĞLU

İntiharın Eşiğindeki Türkiye!!!

Aileyi “Dış Güçler” Değil, Bizzat Devletin “Yanlışları” Öldürdü!

Rakamlar yalan söylemez, ama siyasetçiler gerçeği gizlemekte ustadır. Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor. TÜİK yüzümüze o acı tokadı indirdi: Doğurganlık hızı 1,48. Bu oran, bir milletin sessizce intihar etmesi, tarih sahnesinden silinmesi demektir. Nüfusun kendini yenileme sınırı olan 2,1’in fersah fersah altındayız.

Kürsülerden yıllardır “En az 3 çocuk” diye haykıran siyasi irade, bugün dönüp eserine bakmalıdır. Çünkü bu enkazın mimarı Netflix değildir, TikTok değildir, “dış mihraklar” hiç değildir. Bu demografik kıyametin faili; aileyi “koruma” maskesi altında paramparça eden, evliliği bir “ticari risk” haline getiren ve gençleri gelecek kaygısına hapseden bizzat devletin uyguladığı yanlış politikalardır.

Hukuk Sopasıyla Evlilikten Soğutulan Erkekler

Gelin dürüst olalım. Bugün gençler neden evlenmiyor? Çünkü devlet, çıkardığı yasalarla erkeğin önüne bir “evlilik cüzdanı” değil, adeta bir “icra senedi” koyuyor. 6284 sayılı kanun ve süresiz nafaka garabeti, evlilik kurumunun altına döşenmiş dinamitlerdir. Bir erkeğe, “Evlendiğin an evin reisi değil, potansiyel suçlusun; tek bir beyanla evinden atılabilir, 3 ay evli kalsan bile ömür boyu nafaka ödeyerek eski eşinin finansörü olabilirsin” derseniz, o erkek evlenir mi? Devlet, masumiyet karinesini yok sayarak erkeği “namlu ucunda” yaşattığı sürece, gençler bu “riskli sözleşmeye” imza atmaz. Gençler evlilikten kaçmıyor, devletin kurduğu hukuki tuzaktan kaçıyor!

Kutu Gibi Evlerde “Geniş Aile” Masalı ve Vergi Köleliği

Bir yandan “Çoğalın” diyeceksiniz, diğer yandan insanları 1+1, 2+1 “kutu” dairelere mahkûm edeceksiniz. Fizik kurallarına aykırı bu mimaride 3 çocuk nasıl büyüyecek? Daha vahimi, “kadın istihdamı” ve “özgürleşme” makyajı altında sunulan ekonomik modeldir. 1970’lerde bir baba tek maaşla ailesini geçindirip evini alabilirken, bugün iki maaş bile yoksulluk sınırını aşamıyor. Amaç kadının özgürlüğü değil; devletin haneden alacağı vergiyi ikiye katlamasıdır. Evdeki huzur değil, kasadaki vergi kutsandı. Sonuç; yorgun anneler, yetersiz babalar, kreş köşelerinde büyüyen yalnız çocuklar…

Diplomalı İşsizler ve Kayıp Yıllar

Eğitim sistemimiz ise bu cinayetin diğer suç ortağıdır. 4+4+4 dediniz, her mahalleye üniversite açtınız. Ne oldu? Gençleri 25-26 yaşına kadar okul sıralarına hapsettiniz. Cebinde diploması olan ama harçlığı olmayan, hayata geç kalmış “diplomalı işsizler ordusu” yarattınız. 25’inde hala iş arayan, 30’una kadar yuva kuramayan bir nesilden nasıl doğurganlık beklersiniz? Biyolojik saati 35’e iteleyip sonra “Neden doğurmuyorsunuz?” diye sormak, akılla alay etmektir.

Samimiyet Testi: Muhafazakâr İktidar, Liberal Yıkım

İktidarın artık bir karar vermesi gerekiyor. Hem “muhafazakârız” deyip aileyi kutsayacaksınız hem de KADEM gibi yapıların, aileyi bir “güç savaşı sahası” olarak gören Batı menşeli doktrinlerini devlet politikası yapacaksınız. Bu ikiyüzlülüktür! Televizyonlarda “Sadakatsiz” dizileriyle ahlakın dibine dinamit koyulurken, aldatma ve çarpık ilişkiler normalleştirilirken RTÜK’ün göstermelik cezalarla durumu izlemesi, bu yıkımın bir ihmal değil, bir tercih olduğunu gösteriyor.

Reçete Belli: Slogan Değil, İcraat!

Türkiye sessizce çöküyor. Hamasi nutukların vadesi doldu. Eğer samimiyseniz, aileyi kurtarmak istiyorsanız yapılması gerekenler nettir:

  1. Hukuki Terör Bitmeli: 6284 sayılı kanun, masumiyet karinesini esas alacak şekilde derhal revize edilmeli, süresiz nafaka zulmü tarihe gömülmelidir.

  2. Eğitimde Reform: Gençleri 30 yaşına kadar oyalayan eğitim sistemi çöpe atılmalı, hayata erken atılmayı teşvik eden modeller gelmelidir.

  3. Ekonomik Özgürlük: Aile dostu vergi ve barınma politikalarıyla, tek maaşla bile insan onuruna yaraşır yaşam mümkün kılınmalıdır.

  4. Kültürel Temizlik: Aile yapımızı zehirleyen medya içeriklerine karşı RTÜK, “görev savmak” yerine “nesil korumak” bilinciyle hareket etmelidir.

Aksi halde tarih yazacaktır: Bu milleti savaşlar, kıtlıklar değil; “Aileyi güçlendiriyoruz” diyerek yola çıkanların “aile karşıtı” politikaları yok etti. Sessiz çöküşü durdurun, yoksa yarın kurtaracak bir millet kalmayacak!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER