Türkiye’de, toplumsal ahlakımızın ve çekirdek aile yapımızın dibine adeta dinamit yerleştirilmiş durumda. Ne hazindir ki, bu bombayı yerleştirenler de, buna göz yumanlar da “kendi evimizden” çıkıyor: Gündüz ve akşam kuşağı televizyon programları ve dizileri!
Bu ekranlar, sadakati, mahremiyeti ve karşılıklı saygıyı değil; aldatmayı, çatışmayı ve şiddeti normalleştiren birer laboratuvara dönüştü. Artık mesele sadece “eğlence” değil, ulusun ahlaki mühendisliğinin zehirlenmesidir. Bu yıkımın boyutu, Anadolu Ailesi’nin temeline konulan güçlü bir dinamit niteliğindedir.
Yurt Dışı Bile Ders Veriyor!
İşin trajikomik yanı, kendi değerlerimizi korumakta aciz kalırken, yurt dışındaki sosyologlardan uyarı almamızdır. Türk dizileri ihraç ediliyor ve gittiği topraklarda dahi toplumların ahlakını bozucu etkisiyle eleştiriliyor! Bir ürününüzün yabancı topraklarda yıkım yaratması, o ürünün kendi kaynağını ne denli çürütmüş olduğunun en açık kanıtı değil midir? Eğer başkaları, bizim öz değerlerimizi nasıl yitirdiğimizi bu diziler üzerinden görüyorsa, aynaya bakma değil, derhal eyleme geçme vaktimiz gelmiştir.
Hükümetin Vurdumduymazlığı: Laf Var, İcraat Yok!
Sayın Bakanlar ve Hükümet yetkilileri! Lafa gelince “Aile Yılı,” “Güçlü Aile Yapısı” gibi beylik sözleri ağzınızdan düşürmüyorsunuz. Ancak icraata gelince, bu yıkımı adeta sırtınızı dönerek izliyorsunuz. Çalışan kadının kariyer çabası takdire şayan iken, eş zamanlı olarak ekranlardan pompalanan bu kültürel zehirle, kendi ellerinizle ailenin altını oymuş olmuyor musunuz?
RTÜK ise, görevini unutup başını kuma sokmuş durumda. Açıkça evlilik birliğine, mahremiyete ve ahlaka aykırı sahneler için kesilen sembolik cezalar, devasa bütçeli yapımcıları zerre kadar bile korkutmuyor. Bu, caydırıcılık değil, izin verme harcı ödetmektir. Toplumsal yapıyı koruma görevi olan bir kurum, yıkım projelerine onay makamı haline gelmiştir.
Eylem Planı Değil, ACİL MÜDAHALE GEREKİYOR!
Bu gidişat, sadece bir “eylem planı” ile geçiştirilemez. Bu bir toplumsal acil durum ilanıdır.
- RTÜK’e Kırmızı Kart: Yayın ilkelerini sistematik olarak ihlal eden kanallara karşı lisans iptaline kadar gidecek ağır ve caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir. Artık “görmezden gelme lüksü” bitmiştir.
- Kültürel Sorumluluk Yasası: Yapım şirketleri ve reklam verenler, sadece reyting kaygısı taşımaktan öte, toplumsal sorumluluk taşımak zorunda bırakılmalıdır. Bu içerikler üzerinden para kazanan herkes, ahlaki tahribatın ortağıdır.
- Halkın Gücü: Vatandaş, bilinçli bir tüketici olarak bu dizileri izlemeyerek en büyük tepkiyi göstermelidir. Halkın tepkisi, reytingleri ve dolayısıyla parayı vurduğu an, sektörün dili değişecektir.
“Daha önemli işlerimiz var” mazeretinin ardına saklananlar, yarın aile ve ahlakın olmadığı bir ülkede yönetici kalacaklardır. Aile, sadece bir siyasi slogan değil, bu ülkenin temelidir. Bu temele yerleştirilen dinamiti görmezden gelmek, ihanetin ta kendisidir!

YORUMLAR