Türkiye tarihinin en sessiz ama en yıkıcı felaketlerinden birini yaşıyor: doğurganlık hızı 1,48’e düştü.
Bu rakam sadece istatistik değildir. Bir ülkenin kendi kendini yenileyemediğinin ilanıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her defasında “Bu bir beka meselesi” diyor. Haklıdır.
Ama asıl soruyu kimse sormuyor:
Bu çöküşün mimarı kim?
■ Görünmeyen değil, gizlenen gerçek
Bugün Türkiye’de genç bir erkeğin evlenmesi açık bir risk hâline geldi.
Bunun sebebi dış güçler, sosyal medya, Netflix değil.
Bunun sebebi doğrudan AK Parti’nin yanlış aile politikalarıdır.
Kadını koruma adına çıkarılan 6284 sayılı kanun, masumiyet karinesini yerle bir eden uygulamalarla binlerce erkeği delilsiz şekilde evinden uzaklaştırıyor.
Toplumsal bir bomba hâline gelen süresiz nafaka, üç aylık evliliği bile ömür boyu borca dönüştürüyor.
Bu yasalar KADEM gibi yapılara kulak verilerek çıktı.
Kadın güçlendirme adı altında aile zayıflatıldı, erkek suçlu kategorisine itildi, evlilik bir risk yatırımına dönüştü.
Soruyorum:
Bu ortamda hangi genç gönül rahatlığıyla aile kurabilir?
■ Eğitim politikaları gençliği hayattan kopardı
AK Parti iktidarı boyunca yapılan en büyük hatalardan biri de eğitim politikalarıdır.
-
4+4+4 sistemi ile eğitim süreci uzadı,
-
Üniversite sayıları arttı, diploma değersizleşti,
-
Gençler 25 yaşına kadar hayattan kopuk şekilde “öğrenci” olarak oyalanıyor.
Üniversite sonrası işsizlik ise evliliği 30’lu yaşlara itiyor.
Kadınlara sürekli “kariyer, özgürlük, bağımsızlık” mesajları verilerek annelik ikinci plana itildi.
Türkiye kendi eliyle kendi demografisini durdurdu.
■ Batılılaşma değil: Yanlış yönlendirme
Bugün aile yapısında yaşanan dönüşümün sebebi “Batı kültürü” değil;
Batı’nın bireyci modellerini Anadolu’ya uygulamaya çalışan yanlış danışmanlardır.
KADEM ve benzeri platformlar “kadını koruma” adına aileyi metruk bir yapıya dönüştürdü.
Kadını güçlendirdiler, doğru.
Ama aileyi güçlendirmeden kadını güçlendirdiler.
Bu ise uzun vadede kadını da, erkeği de, çocukları da korumayan bir boşluğa sürükledi.
Aile dediğin denge ister.
Bu denge yıllardır bozuluyor.
■ Devletin eliyle kurutulan aile kurumu
Bugün geldiğimiz noktanın bütün işaret levhaları aynı yere çıkıyor:
Aileyi çökerten politikalar yıllardır bizzat iktidarın eliyle yürütüldü.
-
Kadının beyanının esas alınması
-
Süresiz nafaka
-
Delilsiz uzaklaştırmalar
-
6284’ün ölçüsüz uygulanışı
-
Eğitim sürecini gereksiz uzatan 4+4+4
-
Üniversiteyi zorunlu yaşam durağı hâline getiren sistem
-
KADEM’in aileyi “riskli yapı” gibi gören yaklaşımı
-
Çalışan kadın modelinin aşırı teşviki
Bu liste uzadıkça uzar.
Bugün yeni nesil evlenmek istemiyorsa,
kadınlar çocuk sahibi olmayı erteliyorsa,
erkekler evlilikten korkuyorsa…
Bunun sebebi toplum değil,
Netflix değil,
“gençler bozuldu” değil.
Bunun sebebi bizzat AK Parti’nin kendi aile politikalarıdır.
■ Çözüm mü?
Sorun büyük, ama çözümsüz değil.
Önce gerçeği kabul etmek gerekiyor:
Ailenin çöküşü ekonomik değil, politik bir mesele hâline gelmiştir.
Bu nedenle:
-
6284 yeniden düzenlenmeli, masumiyet karinesi temel ilke olmalı.
-
Süresiz nafaka tamamen kaldırılmalı, süreli ve adil bir sisteme geçilmeli.
-
Gençlerin 30 yaşına kadar eğitim-hayattan kopuk kalmasının önüne geçilmeli.
-
Evlilik ve çocuk destekleri gerçekçi hâle getirilmeli.
-
KADEM merkezli aile yaklaşımı terk edilip Anadolu’nun değerleriyle uyumlu bir model geliştirilmeli.
■Özetle
Doğurganlık krizi bir sonuçtur.
Bu sonucun arkasındaki sebep ise yıllardır yanlış yönlendirilen, yanlış tasarlanan aile politikalarıdır.
Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı demografik çöküşün bir numaralı failinin AK Parti’nin aile politikaları olduğunu söylemek artık bir “eleştiri” değil, çıplak bir gerçektir.
Bu gidişat değiştirilmezse,
ekonomi düzeltilse bile ülke düzelmez.
Çünkü çöken şey bütçe değil, ailedir.


YORUMLAR