Afrika kıtasının kalbinde yer alan Nijerya, dünyanın en zengin petrol rezervlerinden birine sahip. Ancak kaderin cilvesi midir, yoksa sistemli bir plan mı, bu ülke onlarca yıldır istikrar yerine istikrarsızlıkla, refah yerine sefaletle anılıyor. Neden mi? Çünkü Afrika’nın kaderi, kaynaklarıyla değil, bu kaynakların kimlerin eline geçtiğiyle şekilleniyor.
*Batı’nın Eski Senaryosu, Yeni Sahne: “Böl ve Yönet”*
Batılı kaynaklar Nijerya’yı hep “yarı Hıristiyan, yarı Müslüman” olarak resmetti. Oysa sahadaki gerçeklik çok daha farklı: Müslüman nüfus, özellikle kuzey bölgelerinde ezici çoğunlukta. Ancak bu tablo, Batı’nın çıkarlarına uygun düşmüyor. Çünkü “dini denge” algısı, müdahale zeminini meşrulaştırmanın en etkili yolu.
Ve o sihirli kelime yeniden devreye sokuldu: “Terör.”
*Boko Haram: Kimin Projesi?*
Resmî anlatı, Boko Haram’ı radikal İslamcı bir örgüt olarak sunuyor. Ancak bu hikâyede bazı taşlar hiç yerine oturmuyor. Örgütün kurucularından bazılarının Hıristiyan kökenli askerler olduğu iddiaları, başlangıçta pek önemsenmedi. Fakat zamanla bu iddialar, sahadaki gelişmelerle daha da anlam kazandı.
Çünkü Boko Haram’ın eylemleri, en çok kime yaradı?
Nijerya halkına mı, yoksa Nijerya petrolüne el koymak isteyen uluslararası enerji devlerine mi?
*Korku Üret, Müdahaleyi Meşrulaştır*
Senaryo hep aynı: Önce bir tehdit oluştur, sonra o tehdidi “durdurmak” bahanesiyle askeri ve ekonomik nüfuz kur.
Irak’ta “kitle imha silahları”, Libya’da “insan hakları”, Suriye’de “demokrasi” bahanesiyle gelen Batı, şimdi de Nijerya’yı “terörle mücadele” adı altında yeniden şekillendirmek istiyor.
ABD’nin son dönemde dillendirdiği “Nijerya’ya askeri müdahale gerekebilir” söylemleri, aslında bu oyunun son perdesini haber veriyor.
*Kaynaklar Batıya, Keder Halkına*
Nijerya’nın petrolü, Nijerya halkını zenginleştirmedi. Tersine, ülke tarihindeki en derin gelir adaletsizliği dönemleri, yabancı enerji şirketlerinin sahada en aktif olduğu zamanlara denk geldi.
Yolsuzlukla, terörle ve borçla boğulan Nijerya, artık kendi kaynaklarının sahibi değil.
Batı’nın “yardım paketleri” de birer pranga: her kredi, yeni bir bağımlılık zinciri.
*Gerçek Tehdit: Kendi Halkını Kandıran Liderler*
Evet, dış güçlerin oyunu büyük. Ama asıl trajedi, bu oyuna figüranlık eden yerel siyasetçilerde. Batı’nın “güvenilir partner” dediği bu isimler, ülkesinin zenginliğini kendi koltukları için pazarlayan aracılardan ibaret.
Müslüman görünen, ama emperyalizme biat eden bu “elitler” oldukça, Nijerya’nın kaderi değişmeyecek.
*Afrika Uyanmadıkça, Bu Film Bitmeyecek*
Nijerya sadece bir örnek. Aynı senaryonun farklı versiyonları Sudan’da, Mali’de, Somali’de de oynanıyor.
Düşmanlık tohumları din ve etnik kimlik üzerinden ekiliyor; barış, özgürlük ve kalkınma ise bir türlü yeşermiyor.
Gerçek özgürlük, artık sadece emperyalizme karşı değil, kendi içimizdeki sömürge valilerine karşı da verilmesi gereken bir mücadele.

YORUMLAR