Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Göktürk KADIOĞLU
Göktürk KADIOĞLU

Sudan: Zenginliğin laneti, sessiz kıtanın çığlığı

Bir ülke düşünün…
Altının toprağın üstünde, açlığın ise toprağın altında olduğu bir ülke.
Nil’in bereketiyle yeşermesi gereken topraklar, bugün barut ve gözyaşıyla sulanıyor.
Evet, bahsettiğimiz yer Sudan — bir zamanlar “Afrika’nın Yemek Sepeti”, bugün insanlık onurunun açlığa ve savaşa rehin düştüğü topraklar.

Bir savaşın anatomisi

Sudan’ın bugünkü trajedisi, sadece iki generalin değil, iki farklı Sudan’ın savaşıdır:
Biri düzenli orduyu temsil eden General Abdel Fattah al-Burhan, diğeri ise kabile milislerinden doğup devlet içinde devlet haline gelen Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) lideri Muhammed Hamdan Dagalo – Hemedti.

2019’da halk sokaklara döküldü; “özgürlük, barış, adalet” diye haykırdı.
Otuz yıllık diktatör Ömer el-Beşir devrildi.
Ancak devrim, kısa sürede kendi çocuklarını yemeye başladı.
Askerî konsey ile sivil hükümet arasındaki güven çöktü, Ekim 2021’deki darbe umutları tamamen gömdü.
2023’te silahlar konuşmaya başladığında, o umutların mezarı artık Hartum’un enkazıydı.

Altın, nil ve ihanet

Sudan’da savaşın mermileri yerli, barutu yabancı.
Çünkü bu savaş, “kimin daha vatansever olduğu” değil, “kimin daha çok kazandığı” savaşıdır.

BAE, Sudan’ın altın damarlarını; Rusya, Kızıldeniz kıyısını; Mısır ise Nil’in sularını gözetiyor.
Her biri, kendi çıkarı için bir tarafın omzuna dostça dokunuyor.
Ama o dokunuş, çoğu zaman bir halkın ensesinde ölüm soğuğu gibi hissediliyor.

Wagner Grubu altın için orada, BAE şirketleri tarım ve limanlar için.
Mısır güvenliğini düşünüyor, ABD ise Rusya’nın elini.
Sonuç?
Bir ülke yanarken herkes “barış” diyor ama kimse yangını söndürmüyor — çünkü herkes o yangının küllerinden pay almak istiyor.

Kayıp cennet: Sudan’ın insanları

Bugün on milyondan fazla Sudanlı açlıkla savaşıyor.
Yüz binlerce çocuk, su değil kan görüyor.
El-Faşir’de bir zamanlar çocuk kahkahaları vardı; şimdi ambulans sirenleri yankılanıyor.
Birleşmiş Milletler, “bölgesel felaket” diyor; ama bu sadece rakamlarla açıklanacak bir felaket değil.
Bu, insanlığın kalbinde açılmış derin bir yara.

Sudan, sahip olduğu altın ve petrol kadar değil, kaybettiği umut kadar fakirleşiyor.

Yeni bir bölünmenin eşiğinde

Bugün kuzey ve doğu bölgeleri ordunun, batı ise RSF’nin elinde.
Sudan fiilen üçe bölünmüş durumda:
Bir askeri rejim, bir milis devleti ve dış güçlerin pazarlık masası.

Bir zamanlar Güney Sudan’ın ayrılışını “bir daha asla” diye izleyen dünya, şimdi aynı senaryonun ikinci perdesine sessizce tanıklık ediyor.
Sudan haritadan değil, vicdanlardan siliniyor.

Sudan’ın hikâyesi, Afrika’nın aynasıdır

Sudan, Afrika’nın birçok ülkesi gibi “zenginliğin laneti”ni yaşıyor.
Doğal kaynaklar, halkın değil, iktidar savaşlarının yakıtı oldu.
Her maden, her nehir, her tarla — bir başka yabancı yatırımcının iştahını kabarttı.
Sonra bu halklara, “neden geri kalıyorsunuz?” diye soruldu.

Sudan, sadece Afrika’nın değil, tüm dünyanın aynasıdır:
Güç için insanlığın gözünü kırpmadan harcandığı bir dünyanın.

Son Söz: Fesat mı, Islah mı?

Kur’an’ın dediği gibi:

“Onlara ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz sadece ıslah edicileriz’ derler.” (Bakara, 2:11)

Bugün herkes Sudan’da “barış” için savaştığını söylüyor.
Ama geriye ne barış kaldı, ne de Sudan.

Belki de Sudan bize sadece bir şey hatırlatıyor:
Gerçek barış, tankların gölgesinde değil, vicdanların aydınlığında kurulur.

️ Sudan yanarken dünyanın suskunluğu, sadece Afrika’nın değil, insanlığın utancıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER