Türkiye bugün büyük bir gürültüyle değil, sessizce çöken bir gerçeğin içinde yaşıyor:
Doğurganlık hızı 1,48’e düştü.
Bu oran, nüfusun kendini yenileme sınırı olan 2,1’in çok altında.
TÜİK verileri çarpıcı:
-
0–4 yaş nüfusu son yılların en düşük seviyesinde, 4,9 milyon bandına indi.
-
Türkiye’nin en genç ilçesi bile artık yaşlanıyor.
-
2023’te 173 bin olan boşanma sayısı, 2024’te 187 bine yükseldi.
-
Evlenme yaşı her iki cinsiyette de 30’a dayandı.
-
En yüksek doğurganlık oranı bile ancak 2,59’a ulaşabiliyor.
Bu tablo bir sonuçtur.
Peki sebep nerede?
■ Aileyi zayıflatan politikaların faturası
Bugün gençler evlenmeyi ertelemiyor; çekiniyor.
Kadın da, erkek de aile kurmayı riskli görüyor.
Ve bunun nedeni “dış güçler, sosyal medya, modernleşme” değil.
Neden, yıllardır uygulanan yanlış aile politikalarıdır.
-
6284’ün ölçüsüz uygulanması, delilsiz uzaklaştırmaları rutinleştirdi.
-
Süresiz nafaka, kısa evlilikleri ömür boyu borca çevirdi.
-
“Kadın güçlendirme” politikaları aileyi güçlendirmeden uygulandığı için denge bozuldu.
-
4+4+4 ve üniversite politikaları gençleri 25 yaşına kadar hayattan kopardı.
-
İşsizlik ve geç evlilik kültürü anneliği 30’lu yaşlara itti.
Bugün geldiğimiz nokta sürpriz değil;
bizzat devlet eliyle üretilmiş sosyolojik bir sonuç.
■ Çözüm belli: Aileyi merkeze döndürmek
Ekonomik teşvik tek başına yetmez.
Sorun ekonomik değil, politik bir tercihin sonucudur.
-
6284 yeniden dengelenmeli; masumiyet karinesi merkeze alınmalı.
-
Süresiz nafaka kaldırılmalı; adil, süreli sisteme geçilmeli.
-
Gençleri 30 yaşına kadar oyalayan eğitim modeli değişmeli.
-
Aileyi güçlendiren fakat tarafsız dengeyi koruyan bir politika inşa edilmeli.
■ Son olarak
Bugün yaşadığımız şey, demografik bir çöküşün başlangıcıdır.
Ve bu çöküşün faili toplum değil, gençlik değil, sosyal medya değil…
Yanlış aile politikalarıdır.
Bu gidişat düzeltilmezse,
yarın çok geç olacaktır.
Nüfus değil, gelecek kaybolacaktır.

YORUMLAR